Kuzey Makedonya’nın en köklü kulüpleri arasında yer alan Sloga takımının eski başarılı futbolcularından biri olan Adnan Zekir, geçirdiği rahatsızlık sonucu hayata gözlerini yumdu.

Merhum bugün Butel 1’deki Bedir Camisinde İkindi namazına müteakip kılınacak cenaze namazının ardından Butel mezarlığında toprağa verilecek.

1952 Üsküp doğumlu Adnan Zekir başta Sloga olmak üzere birçok kulüpte golcü futbolcu olarak görev yaptı.

Zekir bir dönem antrenör olarak birinci ligde Sloga takımını da çalıştırdı.

Bugün hava güneşli ve sıcak olacak. Sıcaklıkların 25 dereceye kadar ulaşması bekleniyor.

Ülkenin kuzeydoğu bölgesinde ise kısa süreli yağışlar bekleniyor.

Üsküp’te güneşli ve sıcak, az ila orta dereceli bulutlu hava etkisini gösterecek. Rüzgâr güneydoğudan hafif ve orta şiddette esecek. Minimum sıcaklık 11 dereceye düşecek, maksimum sıcaklık ise 23 dereceye ulaşacak.

Gostivar bölgesinde bulunan Reçane köyü cami çatısına güneş panelleri kuruldu. 

Caminin elektrik enerji ihtiyacı 33 kWp’lik Fotovooltaik tesisle karşılanacak. Bu ayrıca Makedonya’da enerjisini kendisi üreten ilk cami olma özelliğine de sahip.

Gostivar Müftülüğü tarafından yapılan açıklamada yüksek elektrik faturalarının artık endişe kaynağı olmayacağını duyurdu.

Müftülükten yapılan açıklamada bağışçıya, organizatöre ve uygulayıcıya teşekkürlerini iletti.

İstanbul-Gostivar seferini yapan yolcu otobüsünde 4,8 kilogram altın ele geçirildi

Üsküp İdrizovo Cezaevi Müdürü Zoran Yovanovskİ’nin makam aracı ateşe verildi.

İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada “15.05.2024 tarihinde saat 03.35 sıralarında Kisela Voda Polis Karakolu’na gelen ihbar üzerine İdrizovo Ceza İnfaz Kurumu’na ait Üsküp plakalı “Volkswagen Passat” marka park halindeki araçta yangın çıktığı tespit edildi.” denildi.

Olay yerine intikal eden itfaiye ekipleri kısa sürede yangını söndürdü.

Araçta çıkan yangından bir binanın dış cephesi ve balkonlardaki bazı eşyalar zarar gördü.

Makedonyalılar internet üzerinden yurt dışında yarım milyon avroluk alış-veriş yaptı

Üsküp’ün tanınmış doktorlarından Aliya Ziza geçirdiği ani rahatsızlığın ardından hayata gözlerini yumdu.

Merhum Aliya Ziza, dün Üsküp’te toprağa verildi.

1973 yılında Brod Köyünde dünyaya gelen Aliya Ziza, tıp alanındaki yüksek öğrenimini Üsküp’te tamamladı.

Görevini Çayır semtindeki özel kliniğinde icra eden Ziza, çevresinde dini bütün ve yardımsever kişiliğiyle tanınıyordu.

Avrupa Parlamentosu seçimleri yaklaştıkça bu günlerde Yunan basını deyim yerindeyse DEB Partisiyle yatıp kalkıyor. Okuyucuya servis edilen haberlerde DEB Partisi AP seçimlerine katılma hakkı verilmeyen “Spartalılar“ parisiyle aynı kefeye konulması için çarşaf çarşaf yazılar üretilip yayımlanıyor ve Yunan kamuoyu bir kez daha asılsız haberlerle kandırılmak isteniyor.

Oysa Batı Trakya Türk Azınlığı’nın tek yegane siyasi partisi olan Dostluk, Eşitlik, Barış (DEB) partisi, şimdiye kadar demokrasi ilkelerine bağlı olarak bir çizgiden hareket etmesi, aslında Yunanistan’ın farklı toplumlara ve siyasi partilete başık açısının da bir örneği olmalıdır. Yunan basını, DEB Partisi ile ilgili yaptığı haberlerde, “aşırı milliyetçi“ bir çizgi izlediğini ve Yunanistan için bir tehlike oluşturduğunu ileri sürüyor.

Amma velakin DEB Partisinin Yunanistan Anayasada belirtildiği gibi yasalara göre kurulduğu ve çalışmalarıyla bir an olsun demokrasi, insan hakları ve ülkenin Anayasa ve yasalarına karşı hareket etmediği herkes tarafından biliniyor.

Avrupa Parlamentosu seçimlerine geri sayım başladığı bir dönemde Yunan basının DEB partisini özellikle aşırı sağcı “Ispartalılar“ ile aynı değerlendirmeye tabii tutarak asılsız yalan yanlış haberlerle yunan kamuoyunu Batı Trakya’da yaşayan Azınlığa karşı kışkırtmaya devam ediyor.

Batı Trakya Türk toplumu oyunu neden DEB Partisine vermeli?

Yunanistan’da hükümet seçimlerinde ülke genelinde var olan yüzde 3’lük baraj nedeniyle Azınlığın Yunanistan Parlamentosuna bağımsız Milletvekili veya DEB Partisi üzerinden bir veya birden fazla Milletvekili göndermesi en azından şimdilik imkansız. Ama bu ilerleyen dönemde ülke yasaları ve hemen hemen her gün özellikle Avrupa’daki Azınlıklarla ilgili Avrupa Birliği uygulamaları bağlamında yapılan değişiklikler neleri beraberinde getirir belki şu an bilinmiyor.  Ama Batı Trakya’daki Azınlık daha ileriyi görmek zorunda ve hazırlıklı olmak kaçınılmaz bir uygulama olmalıdır.

Bunun içindir ki 9 Haziran 2024 tarihinde gerçekleştirilecek olan Avrupa Parlamentosu seçimleri, Yunanistan’daki diğer siyasi partiler için ne kadar önem taşıyorsa, DEB Partisi açısından da bir o kadar hatta daha fazla önem taşımaktadır.

Atina hükümetleri tarafından yıllarca bir kenara itilmiş olmamız, Azınlık haklarının tek taraflı ötelenmiş olması ve halen günümüzde Müçotakis hükümetinin de bir önceki hükümetler gibi Batı Trakya Türk toplumu üzerinde izlediği ve harfiyen devam ettirdiği yanlış ve devlet yanlısı politikaları devam ediyor. Bunu özellikle Azınlık içerisinde inkar edebilecek (İşbirlikçileri) hariç kimse bulunamaz hatta bulunmamalıdır. Zaman zaman Azınlık insanı içerisinde çatlak sesler duyuluyor ve Azınlığımızın belli başlı merkezlerden yönetildiği ileri sürülüyor. Ancak bu bu güne kadar ispat edilememiş bir iftiradan öteye geçemedi. Geçemedi, ama Azınlığın içinde geçmişte o konuşanlar halen günümüzde de konuşmaya devam ediyor. Biz onları biliyoruz, siz değerli Batı Trakya Türkleri de onları tanıyor ve biliyorsunuz. Onlara biçilen görev de zaten budur, Azınlığın içine nifak tohumları atmak ve yeşermesini beklemek. Bu bağıranlara bakacak olursanız Azınlığın ne dününde ne de bugününde verilen mücadelelerde yoktular. Olanlar da bir hbahaneyi ileri sürerek davamızdan uzaklaştılar. Amma kendilerine biçilen görev gereği aslı astarı olmayan konuları gündem etaşıma çabasıyla sağda solda köşe bucak avaz avaz bağırmaya suçlamaya devam ediyor.

Kendilerine defalarca “gelin yer alın“ denmesine rağmen cevap şu oldu, “benim işyerim var, Maliye beni göze koyar. Benim Muayenehanem var bana ne. Benim tuzum kuru uzak. Birileri ise değişik sektçrlerden emekli olmuş kişiler ve emeklilik maaşlarının sekteye uğrayacağından korkuyor. Batı Trakya’da şimdiki durum da geçmişe benzer şekilde devam ediyor.

Tabii ki haklı davamızın mücadele yolunda yetkileri ve etkileri de unutmamak, bir kenara atmamak lazım. Bir defa şunu da belirtmeliyiz, birileri “herşey benden sorulur“ hastalığından acilen kurtulması lazım. Hizmet etmek isteyen herkese konuşma ve fikir beyan etme fırsatı verilmesi yine Azınlığımızın yararına olacağı gibi, son döneme giderek yaygınlaşan Azınlık içinde  kutuplaşmayı da ortadan kaldırılmasına tek yürek ve tek ses olunmasına yardımcı olacaktır. Zaten bizim istediğimiz de bu değil mi? tek yürek ve tek ses.

İşte bu tek yürek ve tek sesin yeniden inşa edilebilmesi için, 9 Haziran 2024 tarihinde yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimleri bir fırsat ve bir vesile olsun. Herkes akıllıca düşünerek, o geçmiş yılların olumsuzluklarını hatırlayarak, günümüzde bertaraf edildiğimizi dikkate alarak, kendi bağrından çıkardığı siyasi parti DEB Partisine sahip çıkmalıdır. Diğer siyasi partilerin bize yaklaşımını herkes görüyor. Bir devlet politikası var ve asla onu aşamıyorlar. Bu günümüzde devam ediyor ve gelecekte de devam edecek. Onun için biz kendi partimize sahip çıkarak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde gerekeni yaparak herkese Azınlığın nasıl hareket etmesi gerektiğini göstermeliyiz.

Çatlak sesler geçmişte de vardı, bugün de var yarın da olacak. Ama asıl hedef bizim birlik beraberliğimiz ve sarsılmaz bütünlüğümüz olmalıdır….

17. ölüm yıldönümü anısına Yeni Balkan, Sabit Yusuf’un “Bahar Kız’ın Serüvenleri” kitabını yayınladı

Ülke genelinde bugün hava parçalı bulutlu olacak. 

Öğle saatlerinden itibaren pek çok yerde sağanak yağmur ve gök gürültülü sağanak yağış, yerel olarak kısa süreli fırtına, kuvvetli rüzgar ve dolu yağışı bekleniyor.

Meteoroloji merkezi gece boyunca sağanak yağış koşullarının olacağını bildirdi.

“Geride Kalanlar” Veya “Geride Bıraktıklarımız” Demiştim, Önermiştim Ama Duyan ve Kale Alan Olmadı!

Yıllarca Yunanistan genelinde, anakara ve adalarda, Yunanistan’ın her yerinde yaptığım araştırma ve çalışmalarda 350.000 den fazla fotoğraf ve bazı videolar çektim.

İşte bir örneği.

Amacım, Yunanistan’ın bir zenginliği olan Evlad-ı Fatihan Osmanlı tarihi eserleri. Bunun adına da “Geride Kalanlar” Veya “Geride Bıraktıklarımız” Demiştim, Önermiştim Ama Duyan ve Kale Alan Olmadı!

Hep derim; Misal: “Orada bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür” saplantısından, “gitmediğin, görmediğin yer, senin değildir” gerçeğine varmalısın. Varmalıyız…..

Ama bir gün Allah nasip kısmet ederse kendi imkanlarımla yapacam ama yapacam!.

Zaten yaklaşık 20 yıl önce yaptığım bir çalışma bunun ispatı.

O zaman kadar ben de sizlerin gibi başkalarının yaptıklarını izlemeyle yetineceğim….

Gelin hep birlikte bakalım bir yunan meslektaşımız neyi nasıl yapmış ve nereye bağlamış hep birlikte izleyelim.

Yunan Devlet Televizyonu bünyesinde bulunan ERT NEWS, Karadeniz’de geçmişte yaşamış olan Helenizmin izlerini arıyor.

Diğer yandan da Yunanistan-Türkiye dostluğu devam ediyor. Bence herkes çıkarları doğrultusunda asla taviz vermeden ilerliyor. Zaman uyanık olma zamanı….. Biz ne yapıyoruz????

Bu bağlamda Yunan Devlet Televizyonu bünyesinde bulunan ERT NEWS tarafından Karadeniz bölgesinde araştırma ve sunumu Sofia Papaioannou tarafından çekilen ve yayına hazır hale getirilen “Bugünkü Pontus’ta Helenizm” isimli belgeseli, 29 Nisan 2024 Pazartesi akşamı saat 22:00 da izleyicisiyle buluşuyor.

Sofia Papaioannou tarafından hazırlanan “365 an” programı Karadeniz’deki  “Bugünkü Pontus’ta Helenizm” konusunu ele alıyor. ERT NEWS tarafından yayınlanan tanıtım videosu şu şekilde:

“Türkiye’nin derinliklerinde canlı kalmaya devam eden Pontus.”

“Bizim Yunanistan’da köyümüz yok. Gerçek vatanımız burada. Buraya geldiğimizde burada vatanımızda olduğumuzu hissediyoruz.”

“Kayıp Helenizmin işaretleri. Romeika dili ve insanların koruduğu Pontus geleneği.”

“Ben Pontus dilini öğrendim yani kötü mü, günah mı? Değil. Benim dilim bu.”

“Yunanistan’dan 2.500 km uzaktayız ve aynı dilde anlaşıyoruz.”

ERT News kanalında yapılan tanıtım haberi şu şekilde:

Sofia Papaioannou ile “365 an” – “Bugünkü Pontus’ta Helenizm”

ERTNEWS’in 29 Nisan 2024 Büyük Pazartesi günü saat 22:00’de yayınlanacak olan Sofia Papaioannou’lu “365 Anlar” programı, Pontus’un ve Karadeniz kıyılarının dağlık köylerine, evlerine, eğlencelerine ve Yunan unsurunu hala canlı tutan insanlara bir yolculuk yapıyor.

Pontos, oradan gelen insanların ve aynı zamanda tüm Yunanlıların yaşamında ve anılarında acıyla, soykırımla, şiddet yoluyla yerinden edilmeyle ilişkilendirilmiştir. Türkler Pontusluları yok etmeye veya asimile etmeye ve bu eski Yunan halkını Türkiye’den silmeye çalıştı. Yunanca sözcüklerin yer aldığı Pontus lehçesi, eski Rum evleri, üzerinde hala haç ve duvarlarda yazıları bulunan tahrip edilmiş kiliseler.

Sunum-araştırma: Sofia Papaioannou

Genel Yayın Yönetmeni: Stavros Vlachos – Maya Filippopoulou

Milletvekili İlhan Ahmet Batı Trakya Türk Azınlık insanını asılsız açıklamalarıyla deyim yerindeyse “yanıltmaya“ devam ediyor.

Oysa, Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi kurumlarından biri olan T.C. İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, PASOK Partisi Rodop Milletvekili İlhan Ahmet’in sosyal medya hesabından yaptığı açıklamasında dile getirdiği “Türkiye Medya Ombudsman kararı” açıklamasının gerçeği yansıtmadığını belirterek yazılı bir açıklamayla yalanladı.  Açıklamada, “Asılsız iddialara itibar etmeyiniz.” İfadeleri kullanılıyor.

Açıklamada şu ifadelere yer veriliyor:

“Bazı sosyal medya hesaplarından, “Türkiye Medya Ombudsman kararı” başlığıyla yapılan paylaşımlar dezenformasyondur.

İddiaya konu paylaşımlarda, “Türkiye’de medya ombudsmanlığı kuruluşunun bağımsız ve itibarlı bir kuruluş olduğu ve bazı isimlerle ilgili karar verdiği” yönünde iddialarda bulunulduğu tespit edilmiştir.

Türkiye’de kişi ve haberler adına karar merci olan herhangi bir medya ombudsmanlığı kurum veya kuruluşu bulunmamaktadır. Paylaşımda “karar” olarak nitelendirilen ifadeler şahsi görüştür.

Asılsız iddialara itibar etmeyiniz.”

İlhan Ahmet’in açıklamaları aşağıdaki sosyal medya hesabında aynen şu şekildedir:

https://www.facebook.com/ilhan.ahmet1/?locale=tr_TR

 

Fransa’nın Ukrayna’ya Avrupa birlikleri konuşlandırma önerisine Yunanistan’dan olumsuz yanıt geldi.

POLITICO, 4 Mart 2024 tarihinde Fransa Genelkurmay Başkanı Thierry Burghardt’ın NATO genelindeki mevkidaşlarına mektup yazarak “cesur bir adım” attığını duyuran bir makale yayınladı. Burkhard’ın mektubu, Ukrayna’ya asker konuşlandırmak amacıyla bir “gönüllüler koalisyonu” kurulmasını öneriyor.

POLITICO makalesinde, “Bu hamle, bölgede artan gerilimlerin ve devam eden çatışmaların ortasında gerçekleşti ve Fransa’nın mücadelesinde Ukrayna’yı destekleme yönündeki proaktif yaklaşımının altını çizdi” yorumu yapıyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da 27 Şubat tarihinde kritik bir açıklama yaparak, mevcut koşulların Ukrayna’ya kara birlikleri konuşlandırmasını gerektirebileceğini öne sürdü. Macron’un açıklaması, NATO stratejisinde çatışmaya daha doğrudan askeri müdahale yönünde olası bir değişikliğin altını çiziyor.

Bu koalisyon kapsamında önerilen askeri birliklerin konuşlandırılması, yalnızca Ukrayna güçlerini eğitmekle kalmayacak, aynı zamanda çatışmalardan etkilenen bölgelerdeki mayın temizleme operasyonlarına da katılacak. Bu ikili yaklaşım, siviller için önemli bir risk oluşturan kara mayınları gibi acil insani soruna değinirken Ukrayna ordusunun yeteneklerini güçlendirmeyi de amaçlıyor.

Fransa’nın bu girişimi, lojistik ve maddi yardımdan doğrudan askeri müdahaleye geçerek, Ukrayna’ya verilen uluslararası desteğin dinamiklerinde olası bir değişikliğin sinyalini veriyor.

Bu girişimler, Fransa’nın yalnızca askeri yeteneklerini güçlendirme konusundaki kararlılığını değil, aynı zamanda Avrupa ve NATO müttefiklerinin kolektif güvenlik ve savunma duruşuna da katkıda bulunma konusundaki kararlılığını temsil ediyor. Modernizasyona, birlikte çalışabilirliğe ve ağ merkezli operasyonlara odaklanma, 21. yüzyıl güvenlik ortamının gelişen zorluklarının üstesinden gelmeye yönelik uyarlanabilir bir yaklaşımı ortaya koyuyor.

BİRLİK Gazetesi olarak Yunanistan’ın asıl hedefine bir bakalım.

“Yunanistan Fransa’ya “Hayır“ Dedi, Hedef AB Ortak Askeri Müdahale Gücünün Oluşması”

Başbakan Miçotakis’in ağzından Yunanistan’ın Macron’un önerisine karşı tutumu olumsuzdu. Neden olumsuzdu; çünkü askeri güçlerini Ukrayna’ya göndermek demek Yunanistan’ı Rusya ile doğrudan askeri çatışma alanında karşı karşıya getirmek anlamına gelmektedir. Bu da şu an Yunanistan’ın işine gelmiyor.

Ancak göz ardı edilmemesi gereken bir husus var ki, o da 28 Eylül 2021’de Paris’te Savunma ve Güvenlik alanında işbirliğine yönelik stratejik ortaklık kurulmasına ilişkin Yunanistan-Fransa anlaşması imzalandı.

Dolayısıyla Yunanistan-Fransa anlaşmasının ikinci maddesi şunu der: “Taraflar, anlaşmanın 2. Maddesi uyarınca herhangi birinin topraklarına karşı bir silahlı saldırının gerçekleştiğini ortaklaşa tespit etmeleri halinde, ellerindeki tüm uygun araçlarla ve gerekirse silahlı kuvvet kullanarak birbirlerine Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. Maddesi uyarınca yardım ve katılımda bulunacaklardır.”

Bu nedenle, Fransa ile yapılan anlaşma, Yunanistan’ın dostu ve müttefiki, Fransa’nın Ukrayna’ya kendi başına kuvvet göndermesi durumunda, Yunanistan’ın da Ukrayna’ya askeri güç göndermesini gerekmektedir.

Yunanistan’ın orta ve uzun vadeli hedefi

Yunanistan, başta ABD olmak üzere AB ülkeleri ile de Savunma ve Güvenlik alanında işbirliğine yönelik stratejik ortaklık anlaşmaları imzaladı. Ancak, Türkiye’nin bu ülkelerle de ilişkileri ekonomi ve “Kaza Kazan” üzerine kurulu olduğu için ve şirketler bazında ülke ekonomilerinin iç içe geçtiğinden dolayı, bu ülkeler özellikle gerekebilecek (Yunanistan-Türkiye gerginliği) bir askeri operasyonda açıkça Yunanistan’ın yanında yer almaktan geri durmayı tercih edeceklerdir.

Bunun farkında olan Yunanistan, Avrupa Birliği’nin kendisine sunduğu tüm argümanları her alanda kullandığı gibi, 3 yıl önce patlak veren Ukrayna-Rusya savaşının başlamasıyla birlikte, Avrupa Birliği bünyesinde ortak bir askeri gücün oluşması yönünde girişimlere başlamış bulunuyor. Yunanistan’ın son öneme Avrupa Birliği’nin özellikle savunma alanında yapılan oturumlarda savunduğu ve ön plana çıkardığı konuların başında da ortak bir askeri gücün oluşması teklifi yer alıyor.

Bunun asıl nedeni Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir. NATO’ya karşı olan Yunanistan’ın bu teklifi aynı zamanda NATO’nun misyonu ve işleyişini zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda ilerleyen zaman diliminde NATO’nun bölünmesi anlamına da geliyor. Aslında Yunanistan NATO’ya güvenmiyor. Bunu defalarca NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’i “Türkiye Yanlısı” olarak suçlamasıyla açıkça ortaya çıktığı biliniyor.

Ancak Yunanistan, NATO’nun Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu biliyor. Dolayısıyla Yunanistan ile Türkiye arasında olası bir sıcak çatışmada, NATO’nun ortada bir tutum izlemesi Yunanistan’ın işine gelmiyor. Bu konuda NATO’ya güvenmiyor. Yunanistan güven duyacak bir liman arıyor. Yunanistan’ın her daimi arzusu, Savunma ve Güvenlik alanında işbirliğine yönelik stratejik ortaklık ve askeri işbirliği anlaşmaları imzaladığı ülkelerin bizzat sıcak çatışmaya katılması yönündedir. Yunanistan bu yönde bir dış politika izliyor.

Neticede, Yunanistan’ın AB bünyesinde son döneme dile getirdiği ve oluşturulmasını istediği ortak bir askeri müdahale gücünün hayata geçirilmesi öncelikli tercihidir. NATO’da bulamadığı desteği, oluşturulmasını istediği ortak müdahale askeri güçte arıyor.

Aynen son döneme, ABD öncülüğünde ve ilerleyen süreçte AB ülkelerinin de katılımıyla Kızıldeniz’de Husilerle mücadeleye karşı oluşturulan çok uluslu misyonun ana karargahının orta Yunanistan Teselya bölgesi Larisa (Yenişehir) kentinde kurulması, Yunanistan’ın bir nebze olsun bu arzusuna yaklaştırdığı inancını güçlendirmeye başladı.

Son olarak, Yunanistan içinde bulunduğumuz 2024 yılı ve sonrası olmak üzere bu teklifin AB ülkeleri tarafından kabul edilmesi ve ortak askeri müdahale ordusunun oluşturulması ve ana karargahının da Yunanistan olması için var gücüyle dış politikada sahne alacaktır.

Elindeki güçlü ve her zaman uluslararası oturumlarda ve görüşmelerde kullandığı argümanlar Ege Denizi AB sınırları demek, Doğu Akdeniz AB sınırları demek, Kuzey Afrika demek AB sınırları demek ve aynı zamanda AB ülkelerinin enerji geleceği demektir.

Yunanistan’ın 2024-2030 vizyonu olarak uluslararası arenada adlandırdığı diplomasi ve askeri girişimleri, Türkiye’yi en direk yakından ilgilendirmektedir.”

Rodop PASOK Partisi Milletvekili İlhan Ahmet izlediği yanlış yolda dur durak bilmiyor. Son olarak Kathimerini gazetesinde çıkan bir haberde görüldüğü üzere yine sapla samanı karıştırmış. Tabii ki de Milletvekilinin ısrar ettiği aslı astarı olmayan konular Türkiye basınında yer bulmaya devam ediyor.

Milliyet gazetesinden Özay Şendir kaleme aldığı yazıda şunları ifade ediyor.

“İlhan Ahmet, Batı Trakya’da azınlık oylarıyla seçilmiş PASOK Milletvekili.

Kathimerini’ye verdiği son röportajda, Türkiye’yi Rusya’ya benzetti İlhan Ahmet.

Nasıl Rusya, Rusça konuşanlara baskı gerekçesiyle Ukrayna’yı işgal ettiyse, Türkiye’nin de Batı Trakya’yı işgal edebileceğini iddia etti.

Üstelik bu iddiasını sadece gazetede değil, Avrupa Birliği’nin azınlıklarla ilgili bir toplantısında da dile getirdiğini anlattı gururla.

Bu milletvekiliyle ilgili üçüncü yazım bu.

İlk iki yazımdan sonra, beni bulabildiği her yere şikayet etmişti.

Basın Konseyi oy birliğiyle şikayetinin haksız olduğuna karar verdi.

Bu adamın tek destek bulabildiği yer, bir partinin kontenjanından kamu görevi yaptığı için kullanmaması gereken sıfatları kullanan birisi oldu.

Komiktir, o tek kişinin desteğini de “Türk medyasının en yetkili kurumu” olarak ilan etti, bunun üzerine İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, Türkiye’de İlhan Ahmet’in lanse ettiği gibi bir kurum olmadığını, söz konusu yazının sadece bir kişinin şahsi fikri olduğunu duyurmak zorunda kaldı.

Sonuçta yalan yarıştırılabilir birisi değil benim için İlhan Ahmet ve o yüzden sözlerini tırnak içerisinde alıyorum buraya:

“Türkiye ekonomik, sosyal ve siyasi durumun düzelmemesini istiyor, böylece elinde bir silah tutuyor ve uluslararası forumlarda AB’ye, Türk azınlığın Yunanistan tarafından baskı altına alındığını söylüyor. Yarın öbür gün, askeri de olsa müdahale yapmak için bahane arıyor. Bunu Ukrayna’da Rusya ile yaşamadık mı? Rusya, Ukrayna’da Rusça konuşanların baskı altına alındığını ve askeri olarak işgal edildiğini söylememiş miydi? Geçenlerde bir AB etkinliğinde Avrupa’daki azınlıkların rolü üzerine konuştum ve orada şöyle dedim: Eğer diğer devletin bir anlatısı olmasına izin verirsek, işgal edebilir.”

Bu çirkin iddianın gereğini artık Dışişleri Bakanlığı yapar diye düşünüyorum.

Miçotakis ve Erdoğan

***

Savaş silahlarla yapılır ama barışı ancak cesurlar yapabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in başlattığı bu yeni süreç kolay olmayacak elbette.

Daha anlaşamadığımız konuların sayısında bile anlaşamıyoruz ama ortaya konulan bir irade var.

Bu irade ve barış arayışından rahatsız olanların, siyasi ya da kişisel menfaatleri nedeniyle savaş çığırtkanlığı yaptıklarını biliyoruz ve bunu da görüyoruz.

Bu yazacağım bir yorum değil kesin bilgi:

Türkiye ne Yunanistan ne de başka bir komşusunun topraklarını işgal edip, yüzölçümünü büyütme derdinde olmadı hiç.

O yüzden bu tür abartılı yorumlara, kaynaksız suçlamalara kimse kulak asmamalı.

Türk halkı Yunan halkını düşman olarak görmediği için bayramda 20 bin kişi Yunan adalarına akın edecek.

Barış için en önemli sermayemiz de bu sanırım.

***

Milliyet Gazetesi’nin tarihsel misyonuna uygun olarak bu barış arayışlarında üzerimize düşeni yapmaya devam ediyoruz.

İşte Yunanistan’ın Selanik’te bayram namazı kılınması için tahsis ettiği ve bir hafta önceden Yunan basınında boy boy reklamı yapılan Selanik’te kılınan bayram namazı. 

Selanik ve civarında bir ramazan ve son olarak da bayram daha buruk geçti. Bölgede yaşayan yaklaşık 5 bin Müslüman ramazan ayı boyunca ibadet edebilecekleri, teravih namazını kılabilecekleri bir cami bulamadı.

Selanik’te yaşayan Müslüman topluluğun kurduğu Makedonya-Trakya Müslümanları Eğitim ve Kültür Derneği yönetimi yıllardan beri kendilerine bir ibadet yeri, bir mezarlık ve Cuma namazı ve bayram namazlarını kılabilmeleri için yaptıkları dilekçeli başvuru her seferinde kabul görmedi, çeşitli bahanelerle geri çevrildi. Bu ramazan ve bayramda da aynı prosedür uygulandı. Bazen cevap dahi verilmediği dönemler oldu. Kısacası Yunanistan, değişik dine ve özellikle de İslam dinine mensup olan vatandaşlarının dini inançlarını yerine getirmelerine olanak sağlamayı ihmal etmeye, bu vatandaşlarını görmezden gelmeye devam ediyor.

Ancak Yunanistan Din İşleri Bakanlığı Genel Sekreterliği, Selanik’te bulunan ve yıl boyunca belirli zamanlarda kültürel faaliyetler (resim sergileri v.b) için kullanılan Yeni Camiyi, Atina’dan “transfer ettiği” Mısırlı bir imamı görevlendirerek deyim yerindeyse beşe beş kala bayram namazı kılınmasına tahsis etti. Üstelik bunu “reklam” kokan bir şekilde yaptı. Uluslararası camiaya bunu sanki bir verilen hak olarak lanse etme çabasına girdi. Yunan basını da bunun tellallığını yaptı.

Yunanistan Din İşleri Bakanlığı Genel Sekreterliği ve onun başında olan Kalancis başta olmak üzere, Yunan basınının tamamı neredeyse Selanik’teki Yeni Cami’nin 102 yıl sonra Ramazan Bayramı namazı için açıldığını yazdı çizdi. Bir kez daha gerçeklerin üstü örtülmek istendi.

Yunan hükümetine ve ilgili Din İşleri Bakanlığı Genel Sekreterliği’ne hitaben bir kez daha sorulan soru çok basit;

Selanik ve civarında yaşayan Müslümanlar ne zaman camilerine kavuşacak? Ölülerini defnedebilecekleri bir mezarlıkları olacak mı?

Bayram namazı sabahı komi-trajik uygulamaya gelince de Selanik’te Yeni Cami önünde sabahın erken saatlerinden itibaren Yunanistan Emniyet Teşkilatı (EL.AS.) polisleri  caminin çevresinde güvenlik önlemlerini arttırdığı gözlemlendi. Polisler, caminin girişinde adeta bir nöbetçi gibi gerektiğinde kontrol yapmak üzere hazır vaziyette bulundu. Bu neyin önlemiydi? Ve neden? Bu ülkede değişik dinlere mensup topluluklar ibadetlerini polis eşliğinde ve korumasında mı yapmalı?

Bayram namazına gelince de, Yunanistan Din İşleri Genel Sekreterliği’nin kararıyla Atina’nın İslam topluluğu dini komitesi üyesi, Mısır asıllı İmam Taha Abdelgalil tarafından saat 07:30’da başlatıldı. Yarım saat süren ibadet, Arapça olarak gerçekleştirildi, ardından Arapça ve Yunanca vaaz verildi.

Tabii ki bu ülkede yaşayan farklı ülkelerden gelmiş, farklı ırk ve mesheplere ait insanların da dini inançlarını yaşamaları ve yerine getirmeleri gerekmektedir. Ancak Atina’dan Selanik’e imam getirmekle, kısacası taşıma suyla değirmenin dönmeyeceği herkes tarafından, bilhassa sayın Kalancis tarafından bu sorunun çözümüne yönelik yapılması gereken uygulama daha iyi bilinmesi gerekmektedir.

İbadet bayramdan bayrama, seyrandan seyrana yapılamaz. İslam dininin beş vakit yapılan ibadeti vardır ve bu şu an özellikle Selanik’te engellenmektedir. Uygun zeminin oluşturulmasının üstü örtülmektedir. Bu asla kabul edilemez. Bir an önce özellikle ömürlerini Selanik’te geçiren beş binin üzerinde Müslümanın ibadetlerini yapmalarına olanak sağlanmalıdır. Oradaki var olan ve Yunanistan yasalarına uygun olarak kurulan Makedonya-Trakya Müslümanları Eğitim ve Kültür Derneği’nin talepleri dikkate alınmalıdır. Aksi halde bu ülkede farklı dini inançlara mensup insanlar ve özellikle Yunanistan vatandaşlarına yönelik demokrasi ve dini hoşgörüden bahsedilmesi beyhudedir.

İşte Atina’dan Selanik’e getirilen imam ve beşe beş kala Yeni Cami düzenlenmesi çalışmaları ve ülke genelinde basın aracılığıyla reklama kadar varan bayram namazı kılınması.

Gerçekleri yazmaktan korkulmuyoruz, Türkiye basınına gelince de, “uzaktan davulun sesi hoş gelir” bu tür haberlere bu şekilde atlamazdan önce “5N 1K” yı hatırlatıyoruz…..

 

Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ile Türkiye Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, William Shakespeare’in unutulmaz eseri “Romeo ve Juliet” oyununu İstanbul’da Atatürk Kültür Merkezi’nde birlikte izledi.

Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor.

Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Likiardopulos kültürel organizasyonu Likofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatroseverlerle buluşuyor.

26 Nisan İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi.

Sanatın evrenselliğinin insanlık için daima ortak bir çatı olduğunun altını çizen Ersoy, “Sanat en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır. Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır.” dedi.

Bakan Ersoy, “Romeo ve Juliet”in Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkan ölümsüz klasik bir eser olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

“Bizler de bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken, bir araya geldiklerinde bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız.”

Eserin provalarının 18 Şubat’ta Yunanistan’da başladığını dile getiren Mehmet Ersoy, “Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14. Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak.” Dedi.

Bakan Ersoy şözlerine şöyle devam etti:

“Biz de Türk sanatçılarla Yunanistan’daki etkinliklere katılacağız”

“Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Mevkidaşımla Türkiye Kültür Yolu Festivalleri üzerine de konuştuk, inşallah birkaç şehrimize Yunanlı sanatçılarla katılacaklar. Biz de Türk sanatçılarla Yunanistan’daki etkinliklere katılacağız. Bakan Lina Mendoni’ye, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarının çok değerli sanatçılarına ve Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyorum.”

“İki toplum olarak kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz”

Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise Türk – Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti.

Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, Lefteris Giovanidis’e, oyunda rol alan Devlet Tiyatrosu ve Yunan sanatçılara teşekkür etti.

Mendoni, oyunun sahnelendiği Ankara’da da çok güzel, olumlu yorumlar aldıklarını belirterek, “Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplum olarak kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak.” değerlendirmesini yaptı.

Bakan Ersoy ve Mendoni, AKM Tiyatro Salonu’nda yer alan “Romeo ve Juliet” resim sergisini de gezdi.

Üst yazı ile Türkçe, Yunanca ve İngilizce oynanan “Romeo ve Juliet”de, Juliet’i Kalliope Haska, Dadı’yı Rula Pateraki, Rahip Lawrence’ı Eray Eserol, Capulet’i Nikos Karathanos, Lady Capulet’i Maria Diakopanagiotu, Mercutio’yu Şevki Çepa, Benvolio’yu Efe Akercan, Tybalt’u Spiros Margkudakis, Paris’i Nikos Konstantopulos, Uşak’ı ise Dimitris Haralampopulos canlandırıyor.

TürkMedya Savunma Dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Alabarda, World Of Türkiye’de kaleme aldığı yazısında Yunanistan ve Batı Trakya Türk Azınlığına değinmiş.

“Koca Bir Milletin Kimliği İnkâr Edilirken Tek Bir Yaprak Kıpırdamıyor” başlıklı yazısı aynen aşağıdaki gibidir:

“Koca Bir Milletin Kimliği İnkâr Edilirken Tek Bir Yaprak Kıpırdamıyor”

“Uluslararası yayınlanan raporlar Yunanistan denilen endoktrinasyon cenderesinden geçirilme devletin ısrarla Türk kelimesine karşı geliştirdiği alerji devam ediyor.

İçinde Türk kelimesi geçen tüm dernekleri kapattığı için AİHM tarafından mahkûm edilmesine rağmen Yunanistan bunu duymazdan gelmeye ya da hukukun yanından dolaşarak aşmaya gayret ediyor.

Üstelik bu endoktrine edilmiş bir halktan oluşan bu devlet hem bir AB üyesi hem Euro Zone üyesi hem de Schengen üyesi.

Peki, bugüne kadar hakkında alınan mahkûmiyet kararlarını uygulamadığı için Yunanistan’ı Avrupa’ya ait bazı oluşumlardan ihraç etmekle tehdit eden birilerini gördünüz mü?

Görmezsiniz ama Batı istisnacılığının ve iki yüzlülüğünün ne anlama geldiğini Ursula Von Der Leyen denilen ahlak nasipsizi üzerinden ya da ABD Savunma Bakanlığı sözcülüğünü yapan ve tiyatro sanatçılarına taş çıkartacak derecede rol yapan John Kirby isimli şahıs üzerinden ne demek istediğime şahitlik edebilirsiniz.

Avrupa Komisyonu Başkanlığı koltuğunda oturan bu ahlak nasipsizi Rusya’nın Ukrayna işgali başladığında ‘Rusya’nın sivil altyapıya, özellikle de elektriğe yönelik saldırıları savaş suçudur. Kışın gelmesiyle birlikte erkek, kadın, çocukların su, elektrik ve ısınmanın kesilmesi, bunlar saf terör eylemleridir’ demişti.

Doğrusu bağımsız bir devletin işgal edilmesini hiçbir şartta kabul etmeyen birisi olarak Leyen’in bu sözlerine dair herhangi bir yorum da yapmamıştım.

Aynı Leyen, bırakın alt yapıya zarar vermeyi, Gazze şeridindeki tüm şehirleri haritadan silen ve on binlerce masum bebeği katleden İsrail isimli devleti savunmaktan imtina etmeyecek hayasız açıklamalar yapabildi.

Ne demişti?

Leyen, İsrail’in soykırıma varan saldırıları karşısında ‘İsrail ile dayanışma içinde kalmaya devam edeceğiz ve İsrail’in kendini savunma hakkı var’ diyebilmişti.

Bunu derken yüzü dahi kızarmadı.

Belki de o topraklarda yüz kızarması kavramı, o topraklar dışında kalan insanlar için geçerli olan bir terminoloji değildir.

İşte aynı Batı, Yunanistan isimli bu devlete karşı da hem kör hem sağır.

Yunanistan AB içerisinde kimlik inkarcılığının zirvesinde olan bir devlettir.

Atina’da size gömüldüğünüzde bir metrekare Müslüman mezarı tahsis etmeyen bu hastalıklı kafa, TÜRK Kelimesine tahammül edemiyor, Batı Trakya’daki soydaşları Müslüman Yunan görüyor.

Bari Müslüman Yunan kabul ediyorsun Atina’da bir Müslüman mezarlığına müsaade et.

Yok…

Fransız haber kanallarından İngiliz haber kanallarına varıncaya kadar birçok haber portalı Yunanistan’daki düzensiz göçmenler için neden Atina’da Müslüman mezarlığının olmadığını sorgulanıyor.

Oysa kendi vatandaşına bile bu hakkı çok gören faşist bir devletten bahsediyoruz.

Bugünkü Yunan hukukuna göre Yunanistan’da Yunan dışında hiçbir etnisite yaşamıyor.

Katıksız Yunan olan bir ülke yani…

Bu kapsamda Vlahların da Alban (Arnavut) azınlığında çingenelerin de Pomakların da kimliklerinin inkâr edildiği bir ülke.

Türkiye hiçbir karşılıklılık ilkesi gözetmeksizin müsadere edilmiş tüm azınlık mallarını iade etmesine rağmen Batı Trakya Müslüman Türk halkının mal varlıkları Yunan Devlet aygıtı tarafından hala müsadere edilmektedir.

İçerisinde TÜRK kelimesi geçen bir dernek ya da kuruluş gördüğünde adeta sarımsak görmüş vampire dönen bu endoktrine devlet baskıcı ve faşizan politikalarına devam ederken Türkiye’deki Fener Rum Patrikhanesi ise cemaati olmayan kiliselerde ayin yapma özgürlüğünü kullanıyor.

Elbette dominant bir kültürden gelen bir milletin ferdi olarak, ekalliyetin ibadet hürriyetini kullanabilmesinden duyduğum bir rahatsızlığım yok hatta bilakis ülkem ve milletim ile iftihar ediyorum.

Tüm yüreğimle Patrikane’nin kiliselerde  diledikleri zaman diledikleri kadar ayin yapma hakkını sonuna kadar destekliyorum.

Lakin bir takım gerekçeler ile her 15 Ağustos’ta, yani Trabzon’un Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedildiği 15 Ağustos 1461 tarihinde, Sümela Manastırında körün gözüne parmak sokarcasına ayin yapılmasından da son derece rahatsızım.

Ama altını kalın kalın çizeyim, Sümela Manastırında ayin yapılmasına zerre itirazım yok, sadece neden 15 Ağustos?

Ortaya koyulan gerekçe Hz. Meryem’in Ortodoks inancında göğe yükselmesi ise bu ayin neden aynı tarihlerde diğer bir Ortodoks Kilisesinde düzenlenemez?

Çok mu zor ‘Bu tarih Ulu Hakan Fatih Sultan Mehmet Han’ın Trabzon’u fethettiği tarih olduğu için Trabzon’da böylesi bir ayin kırmızı çizgimizdir’ diyebilmek.

Zira 2010 yılına kadar böyle bir uygulama yoktu.

Şimdi herkese açıkça soruyorum, Atina’nın Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedildiği günde, dini bir gerekçe ihdas ederek Atina’daki Fetih Camii’nde Diyanet İşleri Reisi’nin riyasetinde bir anma merasimi yapmak Yunanistan’da mümkün müdür?

Selanik’teki Yeni Camii’yi bile bayram namazlarında kendi vatandaşı Müslüman Türk evladına açmamakta direnen, açtığında ise bunu jest diye tanımlayan Yunan Hükümetine karşı Patrikhane bugüne kadar ulu orta bir eleştiri getirmiş midir?

Tüm bu konulara neden mi girdim?

Gözümüzün önünde, Avrupa sınırlarında koca bir milletin tüm kimliği inkâr ediliyor, gazetelerde ya da ekranlarda tek bir değerlendirme yok.

Bilin istedim.”

Yusuf ALABARDA – 26 Nisan 2024

Yusuf Alabarda

Yusuf Alabarda, 1992 yılında Kara Harp Okulu’ndan mezun oldu. Uzun yıllar TSK modernizasyon projelerinde proje yöneticisi ve yönetici pozisyonunda çalıştı. 2015 yılında kendi isteği ile TSK’dan ayrıldı. Savunma Kaynaklarının Planlanması ve Yönetimi alanındaki yüksek lisansını ABD’de bulunan Naval Post GraduateSchool’da tamamladı. Uluslararası Güvenlik alanındaki akademik çalışmalarını ise Türkiye’de sürdürdü. Gazete yazarı ve TV yorumcusu olarak birçok uluslararası ve ulusal yayın organında faaliyetlerine devam eden Alabarda, TürkMedya Savunma Dergisinin Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdürüyor.

37 yıl boyunca Gümülcine Başkonsolosluğu’nda görev yapan yerel memurlardan Ramadan Duban emekli oldu.

Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosluğunda uzun yıllar görev yapan yerel memurlardan Ramadan Duban emekli oldu. 37 yıl boyunca Başkonsoloslukta görev yapan Ramadan Duban’ın emekliye ayrılması nedeniyle düzenlenen veda kokteyline başkonsolosluk çalışanları ve eşleri ile Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu üyeleri ve eşleri katıldı.

Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosu Aykut Ünal Başkonsoloslukta gerçekleşen veda etkinliğinde yaptığı konuşmada, Ramadan Duban’a hizmetlerinden dolayı teşekkür etti. Ramadan Duban’la yaklaşık bir buçuk yıldır çalıştığını dile getiren Başkonsolos Ünal, kendisinin engin bilgisi ve tecrübesiyle adeta bir referans kişi olduğunu söyledi. Başkonsolos Ünal, Ramadan Duban’a bundan sonraki yaşamında sağlık ve mutluluklar diledi.

Etkinlikte bir veda konuşması yapan Ramadan Duban, 37 yıl boyunca görev yaptığı süreci her zaman gururla hatırlayacağını söyledi. Özel bir etkinlikle emekliliğe ayrılmanın kendisi için çok büyük bir mutluluk olduğunu ifade eden Duban, Başkonoslos Ünal ve eşine teşekkür etti. Tüm çalışma arkadaşlarına ve Türk azınlık temsilcilerine de teşekkür eden Duban, sözlerini “Sizi hiçbir zaman unutmayacağım” diyerek tamamladı. Duban, konuşması sırasında duygulu anlar yaşadı.

Başkonsolos Ünal, 37 yıl boyunca Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosluğunda çalışan Ramadan Duban’a bir plaket ve saat hediye etti. Etkinlik sonunda, Başkonsolosluk çalışanlarının yanı sıra Ramadan Duban’la yıllarca çalışan ve geçen yıllarda emekli olan mesai arkadaşları Abdurrahim Subaşılar ve İbrahim Trakyalı ile Başkonsolos Aykut Ünal da hatıra fotoğrafı çektirdi.

BİRLİK Gazetesi ailesi olarak, Sayın Ramadan Duban’a bundan sonraki emeklilik yaşamında ailesiyle ve sevdikleriyle birlikte sağlık, huzur, mutluluk içinde geçireceği ve bolca dinlenebileceği bir ömür dileriz.

Yunanistan eski Başbakanlarından Andonis Samaras, “Kıbrıs sorunu Türk-Yunan çözümünün ön şartıdır” vurgusu yaptı.

Yunanistan eski Başbakanlarından Andonis Samaras, 26 Nisan Cuma akşamı Atina’da “Kıbrıs Evi”nde Yannos Haralambidis’in “İç Savaş. EOKA II. Derin Devlet ve Cunta” isimli kitabın tanıtımına katıldı ve burada yaptığı selamlama konuşmasında, “Kıbrıs sorununun öncelikle AB ve uluslararası hukuk ilke ve değerlerine dayalı demokratik ve sürdürülebilir kalıcı bir çözüm olmadan, Türkiye-Yunanistan sorunlarında hiçbir çözüm bulunamaz” ifadelerini kullandı. Samaras, “Yunanistan-Türkiye ve Kıbrıs sorunlarının çözülmeme nedeni aynı: Türkiye’nin saldırgan ve yayılmacı politikası nedeniyle Ege ve Kıbrıs’ın bölünmesini talep ediyor.” Dedi.

Samaras konuşmasında özetle şunları dile getirdi:

“Bayanlar ve Baylar,

Arkadaşlar,

Tekrar buradayım! Her zaman sabit yanınızdayım!

Tüm yıllarım boyunca istikrarlı ve sarsılmaz bir şekilde Kıbrıs Helenizminin yanında yer aldım.

Her zaman Kıbrıs Mücadelesinin, Kıbrıs’ımızın, Helenizmimizin savunucusuydum!

Terk edilmeyen, unutulmayan, pazarlığa açık olmayan!

Çünkü Kıbrıs Helenizmi bizim diğer varlığımızdır.

Bu, Ion Dragoumis’in Makedonya’mız hakkında söyledikleriyle tutarlıdır. “Makedonya’yı kurtarırsak Yunanistan’ı da kurtarırız” dedi. Aynı durum Kıbrıs’ımız için de geçerlidir.

Bu büyük Yunan vatansever başka bir şey daha söylemişti:

Ragias ne demek? (Ragias kelimesi Arapça kökenlidir ve esir-köle anlamına gelir) Ragias, Türk’ten titreten, korkusunun kölesi olandır. Ragias yarım insandır. Ragiaslığını gerekli bir basiret olarak adlandırır.

Ve bunu her zaman olduğu gibi herkesin önünde söylüyorum çünkü son zamanlarda tuhaf şeyler fark etmeye başladım, zarif bir ifadeyle…

Atina’da, Türkiye’nin gündeme getirdiği Yunanistan-Türkiye sorunlarının Kıbrıs yüzünden çözülmediğini iddia eden profesyonel yatıştırıcılar var. Bu nedenle Kıbrıs olmadan ilerlememiz gerekiyor.

Ben bir gerçeği ve apaçık bir stratejik ulusal tutumu tekrarlıyorum: Yunanistan-Türkiye ve Kıbrıs sorunlarının çözülmeme nedeni aynı: Türkiye’nin saldırgan ve yayılmacı politikası nedeniyle Ege ve Kıbrıs’ın bölünmesini talep ediyor.

Açık olmak istiyorum: Kıbrıs sorununun öncelikle AB ve uluslararası hukuk ilke ve değerlerine dayalı demokratik ve sürdürülebilir kalıcı bir çözüm olmadan, Türkiye-Yunanistan sorunlarında hiçbir çözüm bulunamaz.

Ve kimse unutmasın: Türk işgalinden sonra Kıbrıs’ın neredeyse yarısı şu anda işgal altında! Lefkoşa Batı’nın ikiye bölünmüş son başkenti! Bu da kültürümüz adına bir utançtır…

Arkadaşlar,

Bu yıl, Türk işgalinin üzerinde tam 50 tamamlanıyor. Kıbrıs Cumhuriyeti aleyhine 50 yıllık işgal. 50 yıllık sonu olmayan bir modern Yunan trajedisi.

Ve şunu merak ediyorum: Yunan Hükümeti neden bu travmatik yıldönümünü anmak için uluslararası girişimlerde olması gerektiği gibi ilerlemedi? Türk işgalinden bu yana geçen 50 yılın tamamı bu yıl Kıbrıs trajedisinin tanıtılmasına adanmalıydı.

Uluslararasılaştırılmasını kastediyorum.

Üç aydan kısa bir süre sonra kara yıldönümü var.

O dönem, “Unutmuyorum” her Yunan için bir gönül ve vicdan düsturu haline gelmişti. Açıkça söylüyorum: “Unutmuyorum” unutulmaz!

Ve bir şey daha: Kosova kararında son dönemde yaşananlar, duyulmamış şeyler Yunanistan’ı ve Helenizmi temsil etmiyor! Ve Kosova kararında olduğu gibi Helenizmi tehlikeli yollara sürüklemek yerine, 50 yılla uğraşmamız daha önemli olacaktır…

Sevgili dostum Giannos Haralambidis’in yazdığı, “İç Savaş. EOKA II. Derin Devlet ve Cunta” başlıklı üç ciltlik eserin bugünkü sunumu vesilesiyle giriş olarak bu birkaç cümleydi. Yazar, üç ciltlik eserinde Helenizm’in modern trajedisini kaydedip analiz ediyor ve bilimsel bir şekilde tarihsel gerçeği ve kurtuluşu arıyor.

Arkadaşlar,

Tarih, bugüne ve geleceğe net bir bakışla öğreten, geçmişe yönelik araştırmacı bir dönüştür. Ve bu dönüş ne kadar belgelenirse, o kadar güvenilir ve öğretici olur. Çünkü ancak bu şekilde “tarihin tekerrürü” dediğimiz şeyin ve esas olarak trajik durumların tekrarının önlenmesi için faydalı bilgiye dönüştürülür. Tıpkı 1974 darbesi ve işgalinden önce, bu darbe sırasında ve ona karşı Kıbrıs’ta yaşananlar gibi.

Bir iç savaşın ateşine elini sokmak çok cüretkar bir davranıştır. Ancak amaç yaraları iyileştirmek ve gerçeği ortaya çıkarmak olduğunda, keyfi değil, bilimsel bir şekilde bu cesarete değer. Ve bu cesareti Yannos Haralambidis üstlendi. Olayları gizli belgeler, birincil tanıklıklar ve daha önce yayınlanmamış arşiv materyalleri aracılığıyla analiz etmek için bilimleri, tarihi, hukuku, uluslararası ilişkileri ve stratejiyi birleştirdi.

Yazar, tarihi olayları 50 yılı aşkın bir mesafeden görüyor ama o dönemin verileri üzerinden anlatıyor ve analiz ediyor. O ne bir yargıçtır, ne de “İsa’dan sonra bir Peygamberdir. Tabuları yıkmaktan çekinmiyor, yalnızca belgelere ya da tanıklıklara dayanmıyor, topladığı kanıtları aşıyor ve yazdıklarını doğrulamak için zamanda ileri geri gidiyor.

Ne kahramanlara ne de araştırmacı olarak kendisine haksızlık yapmamak için. Ama esas olarak vatandaşlar için değerli olan tarih ve derslere haksızlık yapmamak, demokrasimiz ve stratejik kararların geçmiştekinden daha iyi ve daha etkili alınabilmesi için.

Atina, Lefkoşa ve Büyük Güçler arasındaki, özellikle de ΄67’den ΄74’e kadar olan ilişkilerin incelenmesi kapsamlıdır ve onların bizim kararlarımızı ve bizim de onların kararlarını nasıl etkilediğiyle ilgilidir. Yazar, tüm bakış açılarını soğukkanlı ve objektif bir şekilde kaydediyor ve temel direklerinden biri maalesef Yunanistan olan iç savaş nedeniyle güç faktörlerinin nasıl zayıfladığını ortaya koyuyor.

Ayrıca Haralambidis, bölgesel jeopolitik sistemde güç dengelerinin nasıl değiştiğini ve yapısal değişikliklerin nasıl meydana geldiğini analiz ediyor. Ayrıca yazarın değindiği ve altını çizdiği önemli bir konu daha var: Türkiye’nin amacı her zaman Yunanistan’ın Kıbrıs’tan çekilmesi ve aynı zamanda işgalci Türk Ordusu’nun daimi varlığı ile 1956’da Nihat Erim tarafından hazırlanan ikili çözümlerin uygulanması olmuştur.

Böylece Doğu Akdeniz’in tamamen Türkiye tarafından kontrol altına alınmasının yolu açılmış oldu; bu da Helenizm’in savunma hattının Girit, Kerpe – Rodos hattı üzerinden Ege kapılarına aktarılması anlamına geliyor.

Son olarak Yannos Charalambidis’in araştırma çalışması, büyükşehir Yunanistan olarak Kıbrıs’a ve Kıbrıslı kardeşlerimize karşı sahip olduğumuz hukuki, ahlaki ve siyasi sorumluluklarımızı uyandırıyor.

Arkadaşım Yanno,

Onur ve şaşmaz vatanseverlik bayrağını yüksekte tutmaya devam edeceğinize ve bize ek bilimsel bilgi armağan etmeye devam edeceğinize eminim. Genel olarak Kıbrıs, Yunanistan ve Helenizmin hizmetlerinde stratejik bir araç oluşturan bilgi.

Benim açımdan tek bir şey var: Unutmuyorum!

Teşekkür ederim…”

 

Türkiye ve Yunanistan arasındaki “Pozitif Gündem” toplantısı İstanbul’da yapılacak.

Türkiye ve Yunanistan arasında, 26 Nisan’da İstanbul’da 2021 yılında başlayan “Pozitif Gündem” girişiminin altıncı toplantısını gerçekleştirilecek.

Diplomatik kaynaklardan alınan bilgiye göre, Türkiye ve Yunanistan arasındaki “Pozitif Gündem” diyaloğu çerçevesinde, Bakan Yardımcısı Büyükelçi Burak Akçapar ve Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Konstantinos Frangogiannis başkanlığındaki heyetler, 26 Nisan tarihinde İstanbul’da, 2021 yılında başlayan Pozitif Gündem girişiminin altıncı toplantısını gerçekleştirecek.

Toplantıda, ikili ticari, ekonomi, ulaştırma, eğitim, teknoloji, çevre, sağlık ve beşeri ilişkilerin geliştirilmesine yönelik Ortak Eylem Planı’nda, 16 Ekim 2023 tarihinde Atina’da yapılan son toplantıdan bu yana kaydedilen ilerlemenin gözden geçirilmesi ve sürece dahil edilebilecek yeni işbirliği sahalarının istişare edilmesi, ayrıca sürecin geleceği hakkında fikir teatisinde bulunulması öngörülmekte olduğu belirtildi.

Aden Körfezi’nde görev icra eden Yunan Donanmasına ait HİDRA Fırkateyni’nin Husilere ait bir İnsansız Hava Aracını düşürdü.

AB’nin “Kalkan” operasyonu kapsamında Aden Körfezi’nde görev icra eden Yunan Donanmasına ait HİDRA Fırkateyni’nin Husilere ait bir İnsansız Hava Aracını düşürmesi Yunan basınında geniş yer buldu. Yaşanan olaya ilişkin Yunan basını haberi, “Donanma, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana resmi askeri operasyonda ilk kez ‘düşman’ uçağını düşürdü” başlığıyla okuyuculara duyurdu.

Haberin tamamı şu şekilde okuyucuya servis edildi:

“Donanma, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana resmi askeri operasyonda ilk kez ‘düşman’ uçağını düşürdü”

Husi isyancılara ait İnsansız Hava Aracının (İHA) sabah erken saatlerde düşürülmesiyle sonuçlanan olayın ardından, Aden Körfezi’ndeki Donanma fırkateyni HİDRA sürekli teyakkuzda.

Gün, hem Yunan firkateyninin hem de AB’nin “Kalkan” operasyonundaki diğer savaş gemilerinin radarlarının, daha güneş doğmadan, Yemen kıyılarından ve özellikle İran yanlısı Husi isyancıların kontrolündeki bölgelerden gelen yoğun hareketleri kaydetmesiyle başladı.

Sabah saat 05’te fırkateynin Savaş Merkezi kaptana, Yunan savaş gemisinin Avrupa çıkarlarına ait bir konteyner gemisine eşlik ettiği bölgeye doğru güney yönünde hareket eden 8 uçan cismin tespit edildiğini bildirdi.

IFF (Dost veya Düşmanı Tanımlama) vericileri aracılığıyla dost veya düşman tanımlama prosedürlerinin derhal izlenmesi ve başlatılması emri verildi.

Husi isyancıların sahip olduğu (Tahran’dan temin ettikleri) İHA’larda böyle bir tanımlama sistemi bulunmadığından, aşağı yukarı beklendiği üzere herhangi bir tepki gelmedi.

Angajman kurallarının gevşetilmesi ve her geminin, ya kendisinin ya da refakat ettiği ve koruduğu gemilerin korunması için takip edebileceği ve uyması gereken bir dizi protokol ve prosedüre sahip olması nedeniyle, sahada hedefleme prosedürleri etkinleştirildi.

Dakikalar ilerledikçe ve İHA’ların gemiye olan mesafesi yaklaşırken sekiz İHA’dan altısı kuzeye doğru döndü.

Kalan ikisi hız arttırdı ve konteyner gemisini hedef alıyor gibi göründü. 5 inçlik ana topa ateşleme parametreleri verildi ve hazırlandı.

İki hedef beş deniz mili geminin yakınına geldiğinde ateş emri verildi.

İkinci atış hedefi vurarak Husilere ait İnsansız Hava Aracını parçaladı. İkinci İHA ise hemen kuzeye doğru döndü ve hızla uzaklaştı.

Olay 15 dakikadan fazla sürmedi. “Hidra” firkateyni, Cibuti limanına yaklaşana kadar ticaret gemisinin refakatini sürdürdü ve burada eskortu “Kalkan” operasyonunun İtalyan destroyerine devretti.

Yaklaşık iki saat sonra Yunanistan Milli Savunma Bakanlığı brifinginde şu ifadelere yer verildi:

“25 Nisan 2024 Perşembe günü sabah saatlerinde Aden Körfezi’nde EUNAVFOR ASPIDES operasyonu kapsamında bir ticaret gemisine koruma sağlayan HİDRA Fırkateyni’nin iki İnsansız Hava Aracına silahla ateş açtığı bilinmektedir. İlgili kurallara uygun olarak İHA’lardan biri düşürüldü, diğeri ise uzaklaştırıldı. Fırkateyn normal şekilde görevine devam ediyor.”

Bu, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana resmi operasyonlar kapsamında Yunan Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı bir birlik tarafından bir “düşman” uçağının ilk kez düşürülmesidir. 1974 yılında Kıbrıs’ın işgali sırasında yaşananlar, Türkiye’ye resmi bir savaş ilanı kapsamında değildi.

AB’nin “Kalkan” operasyonu komutanı Vassilis Griparis, bölgesel makamlarla işbirliği çerçevesinde Umman Kraliyet Donanması Komutanı Tuğamiral Saif Nasser Al Rahbi ile bir araya geldi.

İki subay, seyrüsefer özgürlüğünün faydalarına vurgu yaparak görüşlerini paylaştı ve bir dizi karşılıklı endişeyi tartıştı.”

Batı Trakya’daki Türk İlkokul öğrencilerinin Atina ziyareti kapsamında Savunma Bakanlığı ziyareti akıllarda soru işaretleri bıraktı.

Batı Trakya’da Narlıköy, Bulatköy, Basırlıköy, Hemetli, Hacıören ve Üntüren köylerindeki Türk İlkokulları öğrencileri Atina’ya eğitim gezisi gerçekleştirdiler. Atina’daki ziyaret kapsamında Türk öğrenciler Savunma Bakanı Nikos Dendias ve Genelkurmay Başkanı Hupis tarafından kabul edildi.

Bu ziyaretle ilgili bir açıklama yapan Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habip Oğlu, “İlkokul çağındaki çocuklar neden Eğitim Bakanlığı değil de Savunma Bakanlığı tarafından kabul edildi? Acaba bu Türk toplumuna yönelik üstü örtülü bir mesaj olabilir mi?” değerlendirmesinde bulundu.

Başkan Habip Oğlu konuya ilişkin şu açıklamada bulundu:

“Batı Trakya’daki çocuklarımızın ülkemizin başkentine eğitim gezisi düzenleyerek ülkelerini tanımaları çok güzel. Çocuklarımızın hükümet yetkilileri tarafından kabul edilmesini olumlu buluyoruz.

Ancak bir soru sormak istiyorum, ilkokul çağındaki çocuklar neden Eğitim Bakanlığı değil de Savunma Bakanlığı tarafından kabul edildi? Üstelik bu kabule Genelkurmay Başkanı da katıldı. İster istemez akıllara bazı sorular geliyor, acaba bu Türk toplumuna yönelik üstü örtülü bir mesaj olabilir mi?.”

Doğu Makedonya – Trakya Eyalet Eğitim Müdür Vekili Meri Kosmidu, “Azınlık eğitimiyle ile ilgili beş gerçek” başlıklı bir yazı kaleme almış. Bayan Kosmidu kaleme aldığı bu yazısında tabii ki kendi gerçeklerini ve gerekçelerini sıralamış ve ortaya atmış. Aslında bayan Kosmidu şunu yapmış; bir kez daha deve kuşları misali “kafasını kuma” gömmüş.

Bayan Kosmidu Atina eliyle kendi doğruları çerçevesinde, Batı Trakya Türk Azınlığının özel ve özerk eğitimini bir kez daha görmezden gelerek sıralamışta sıralamış.

Tabi ki bayan Kosmidu’nun “Azınlık eğitimiyle ile ilgili beş gerçek” başlıklı yazısı, Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habipoğlu’nun dikkatinden kaçmamış. Başkan Habipoğlu, Kosmidu’nun Türk Azınlığın eğitimiyle ilgili gerçeklerden uzak makalesindeki görüşleri ve bu görüşlere madde madde yanıt Verdi.

İşte Başkan Habipoğlu’nun Kosmidu’ya sıraladığı gerçekler:

“Kosmidu’nun ilkokullarımızın donanımını devlet okullarınınkiyle karşılaştırması tümüyle abes ve mantık dışı”

Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habipoğlu, azınlık eğitimiyle ilgili makalesindeki iddialar nedeniyle Doğu Makedonya – Trakya Eyalet Eğitim Müdür Vekili Meri Kosmidu’ya tepki gösterdi.

Kosmidu’nun Batı Trakya’daki yerel Türkçe ve Yunanca basınında yer alan “Azınlık eğitimiyle ile ilgili beş gerçek” başlıklı yazısındaki iddialara ABTTF Başkanı madde madde yanıt verdi. Habipoğlu, Kosmidu’nun Batı Trakya Türk toplumunun eğitim özerkliğini yok saydığını belirtti. Habipoğlu ayrıca Kosmidu’nun yazısında devletin resmi görüşünü yansıttığını ve Türk toplumunun kurum ve kuruluşlarının eğitimle ilgili taleplerine hiçbir şekilde yer vermediğini kaydetti.

ABTTF Başkanı Halit Habipoğlu’nun, Eyalet Eğitim Müdür Vekili Meri Kosmidu’nun azınlık eğitimiyle ilgili makalesindeki görüşleri ve bu görüşlere madde madde yanıt verdiği açıklaması şöyle:

Birinci gerçek: Kosmidu, Batı Trakya’da din ayrımı yapılmaksızın 15.250 öğrencinin öğrenim gördüğü 311 devlet ilkokulunun bulunduğunu, Lozan Antlaşması ve ilgili eğitim protokollerinin hükümleri çerçevesinde Rodop ilinde 47, İskeçe ilinde 34 ve Meriç ilinde 9 olmak üzere toplam 90 azınlık ilkokulunun faaliyette olduğunu ve bu ilkokullarda toplam 3.255 öğrencinin öğrenim gördüğünü ifade ediyor.

Habipoğlu: “1923 Lozan Antlaşması uyarınca eğitim özerkliğine sahip olmamıza rağmen 1972 yılından itibaren tek taraflı yasa ve genelgelerle eğitim özerkliğimiz gasp edildi. 1977’ye kadar iki dilli okullarımızda Türkçe dersler için öğretmenlerin maaşı velilerin seçtiği encümen heyetleri tarafından ödeniyordu. Hatta ülkemizde askeri cuntanın iktidarda olduğu 1967-1974 arası dönemde bile bu böyleydi.”

İkinci gerçek: Kosmidu, Yunanistan’ın diğer kesimlerinde olduğu gibi Batı Trakya bölgesinde de nüfusun azalmakta olduğunu belirterek, buna bağlı olarak öğrenci sayısının da azalmakta olduğunu, öğrenci olmadan okulun da olamayacağını, dolayısıyla kritik sayılan öğrenci sayısının altında olan okulların gereken asgari öğrenci sayısına sahip olunabilmesi için birleştirildiğini kaydediyor.

Habipoğlu: “Demografik gerileme sadece ülkemizde değil Avrupa Birliği üyesi diğer ülkeler ve komşu ülkelerde de görülen önemli bir sorun ancak Batı Trakya’da köylerimizdeki ilkokullarımızda öğrenci sayısının az olmasının ana nedeni buralardaki nüfusun azalması değil velilerin devlet okullarını tercih etmeleridir. Bu tercihin nedeni de özerk olan okullarımızın devletin kontrolüne geçmesi ile okullarımızdaki eğitim kalitesinin düşmesinden kaynaklanmaktadır.”

Üçüncü gerçek: Kosmidu, azınlık eğitiminin birçok ayrıcalığa sahip olduğunu, örneğin devlet okulları için okul faaliyetlerinin askıya alınma sınırının derslik başına bir öğretmen ve toplamda 15 öğrenci iken azınlık okulları için sınırın ise derslik başına iki öğretmen ve toplamda 9 öğrenci olduğunu not ederek, böylece birçok azınlık okulunun faaliyetlerine ara verilmesi gerekirken bu okulların hala faaliyette olduğunu iddia ediyor.

Habipoğlu: “Evet, okullarımızda hem ana dilimiz hem de ülkemizin dilinde yani iki dilli eğitim verilmesi gibi azınlık eğitimi birçok ayrıcalığa sahip. Şayet ülkemiz eğitim özerkliğimizi iade etmiş olsaydı okullarımızdaki öğrenci sayısı ve dolayısıyla derslik sayısı artacaktı.”

Dördüncü gerçek: Kosmidu, azınlık okullarına ayrıcalıklı muamele yapılması nedeniyle 2023 yılında 19 devlet okulunun faaliyetleri askıya alınırken aynı dönemde yalnızca 9 azınlık okulunun faaliyetlerinin askıya alındığını belirterek, (Batı) Trakya’daki azınlık okullarının %70’inin küçük azınlık okulu, devlet okullarının ise sadece %7’sinin küçük devlet okulu olduğunu ifade ediyor.

Habipoğlu: “Eğitim özerkliğimizin gasp edildiği ve okullarımızın devletin kontrolüne geçtiği 1977 yılından beri köylerimizdeki ilkokullarımızda öğrenci sayısı sürekli düşmekte. Bundan başka nüfusun çoğunluğunu oluşturduğumuz Rodop ilinde ve nüfusun yaklaşık yarısını oluşturduğumuz İskeçe ilinde tek bir Türk anaokulu bulunmuyor. Bu iki ilin her birindeki devlet anaokulu sayısı ise 141. Yine Rodop ilinde 25, İskeçe ilinde 32 devlet ortaokulu ve lisesine karşılık bu iki ilde sadece birer tane Türk azınlık ortaokulu ve lisesi var. Bölgemiz genelinde 2003 yılında 226 ilkokulumuz varken 2023-2024 eğitim ve öğretim yılında bu sayı 90’a düşmüş durumda. Devlet yıllardır dile getirdiğimiz haklı talebimizi duyup eğitim özerkliğimizi iade etmiş olsaydı okullarımızdaki derslikler dolar, bu iki ildeki nüfus oranı ile doğru orantılı olarak okullarımız devlet okullarından daha fazla olurdu.”

Beşinci gerçek: Kosmidu, Yunan devletinin azınlığa mensup öğrencilerin taşıma masraflarını ve azınlık okullarının temizlik dahil işletme masraflarını tümüyle üstlendiğini ancak bu finansmanın üyeleri öğrenci velileri olan ve yine onlar tarafından seçilen ilgili encümen heyetleri tarafından yönetildiğini not ederek, bu durumun azınlık okullarının donanımı üzerinde de açık bir etkisinin olduğunu ve sonuçta bazı azınlık okullarını donanım açısından devlet okullarından daha üstün kıldığını ileri sürüyor. Yunanistan’ın Lozan Antlaşması’na ve eğitim protokollerine tam saygıyla uyduğunu ve azınlık eğitimi için azınlığın hak ettiği etkileyici derecede ayrıcalıklı bir destek çerçevesi oluşturduğunu iddia eden Kosmidu, ister devlet okulunda ister azınlık okulunda olsun tüm çocuklara beceri ve yeteneklerini geliştirebilecekleri için en iyi ortamı sunmak zorunda olduklarını ifade ediyor.

Habipoğlu: “Kosmidu’nun ilkokullarımızın donanımını devlet okullarınınkiyle karşılaştırması tümüyle abes ve mantık dışı. Lozan Antlaşması ile teminat altına alınan ve 1923’ten 1977’ye kadar iyi işleyen eğitim özerkliğimizi tek taraflı yasa ve uygulamalarla ihlal ederek antlaşmaya uymayan ülkemizin ta kendisi! Ülkemiz eğitim özerkliğimizi iade etmesi halinde mevcut tüm sorunlar zaten kendiliğinden çözülecek. Kosmidu, önemli olanın sadece çocuklar ve onların geleceği olduğunu ve öğrencilerin kimliğine saygı duyulması gerektiğini söylüyor. Kosmidu’dan bunu makam sahibi olarak sözde değil uygulamada göstermesini bekliyor, öğrencilerin kimliğine tam saygının gösterildiği, iki dilli eğitimin mükemmel şekilde uygulandığı Almanya-Danimarka sınır bölgesindeki azınlık eğitim modelini iyi örnek olarak incelemesini kendisine tavsiye ediyoruz.”

Kanatlar köyünün emektar öğretmenlerinden ve bir dönem gazetecilik yapmış olan Muharrem Yusuf Hakk’ın rahmetine kavuştu.

Muharrem Yusuf

Muharrem Yusuf 15 Kasım 1949 yılında Kanatlar köyünde doğmuştur. İlköğretim okulunu 1965/66 Kanatlar “İrfan” okulunda tamamladıktan sonra, öğretmen okulunu Üsküp ”Nikola Karev” okulunda tamamladı. 

1970/71 eğitim yılında Budaklar köyünde İlköğretim okulunda sınıf öğretmeni olarak çalıştı. 1973/74 eğitim yılında ise şimdiki adıyla “Kiril ve Metodiy” İlköğretim okulunda öğretmen olarak 2014 yılına kadar üst sınıflarda Türkçe öğretmeni olarak çalıştı. 2014 yılının başında emekliğe ayrıldı. Dıştan da Üsküp – Kiril ve Metodiy Üniversitesi Filoloji Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. 

Uzun yıllar Pirlep’e ve Manastır’dan Üsküpte çıkan “Birlik” gazetesine ve Makedonya  Radyo Televizyonu Türkçe bölümüne muhabirlik yaptı. Manastır’da düzenlenen Türkçe kurslar yürüttü. Yusuf bir dönem Yeni Balkan Gazetesi’nin bölge muhabirliğine de yaptı.

Kalorifer borusu patlaması sonucu Toksikoloji Kliniği’nde muayenehaneler, hastane odaları, muhasebe ofisi, kulak burun boğaz muayenehanesi su altında kaldı. Yetkililer hasar tespiti için çalışmalar başlattı.

İkinci kattaki doktor muayenehanelerinin neredeyse tamamı, birinci kattaki hastane odaları, Bölüm ve muhasebe odaları, zemin kattaki koridorlar, KBB kliniğinin yanındaki bekleme odası ve bodrum kattaki odaların bir kısmı sular altında kaldı.

Klinikten yapılan açıklamada “Kliniğin ikinci katındaki doktor muayenehanesinin kalorifer borusu patladı. Görevli ekip, kalorifer bakımı için hemen teknik servisi aradı ancak aradan geçen kırk dakika boyunca su sızıntısını durdurmayı başaramadılar.” denildi.

Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada ise yapılan müdahale sonucunda sorunun hemen çözüldüğü bildirildi.

Eğitim gezisi için Atina’da bulunan Batı Trakya’daki Türk Azınlık ilkokul öğrencileri, Savunma Bakanı Dendias tarafından kabul edildi.

Narlıköy, Bulatköy, Basırlıköy, Hemetli, Hacıören ve Üntüren Türk İlkokullarından öğrenciler, Savunma Bakanlığına götürüldü ve Bakan Dendias tarafından kabul edildiler. Kabul sırasında Yunanistan Genelkurmay Başkanı Dimitris Hupis de hazır bulundu. Dendias, öğrenciler ve beraberindeki öğretmenlerle sohbet etti.

Bakan Dendias çocuklara hitaben şunları söyledi:

“Vatanınızın nasıl çalıştığını görmek çok güzel”

“Sizleri Genelkurmay Başkanı (GEETHA) General Hupis ile birlikte Milli Savunma Bakanlığı’nda ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyorum. Anladığım kadarıyla son günlerde Parlamentoya gittiniz. Vatanınızın nasıl çalıştığını görmek çok güzel. Yunanistan’ın diğer ucundaki Korfu’lu olmama rağmen Trakya’yı (Batı) sanırım 10 defa ziyaret etmişimdir. Sizi kesinlikle yeterince ve büyük bir sevgiyle ağırladık. Sizler geleceksiniz, sizler çok daha iyi bir yarının kurulacağı yeni çocuklarsınız. Bugün burada olmanız bizim için büyük bir mutluluktur.”

Savunma Bakanlığı’nı ziyaret eden Türk Azınlık okulları öğretmenleri adına Hemetli Azınlık İlkokul Müdürü Ahmet Arnaut Mustafa, Savunma Bakanı Dendias’a hitaben şunları söyledi:

“Tüm meslektaşlarım adına bizi ağırladığınız için çok teşekkür ediyor, sizleri en kısa zamanda Trakya’da (Batı) görmeyi ve okullarda ağırlamayı diliyorum.”

Savunma Bakanı Dendias’ı ziyaret karşılıklı hediye değişiminin ardından sona erdi.

 

Yunanistan Yargıtay A1 Siyasi Dairesi, 9 Haziran 2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılacak partileri açıkladı.

Yunanistan Yargıtay A1 Siyasi Dairesi tarafından, 9 Haziran 2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılma hakkına sahip olacak parti ve parti kombinasyonları açıklandı.

Batı Trakya Türk Azınlığının tek siyasi partisi olan Dostluk, Eşitlik, Barış Partisi (DEB) de seçimlere katılıyor.

Başlangıçta Yüksek Mahkeme Savcılığı’na katılacağını beyan eden 46 partiden 31 parti ve parti koalisyonu, Avrupa seçimlerine katılmak için Yüksek Mahkeme A1 Siyasi Dairesi’nden “yeşil ışık” aldı.

Bazı partiler, seçim mevzuatının gerektirdiği 20.000 euroluk ücreti ödemedi ve bunun sonucunda da otomatik olarak seçim yarışından çıkarıldılar.

Öte yandan Yeni Demokrasi, PASOK ve Yeni Sol’un önceki günlerde Yargıtay’a Spartalılar partisinin katılımına karşı, Spartalılar partisinin Altın Şafak mahkumu İlias Kassidiaris ile ilişkilerini destekleyen belgeler sunduğu belirtiliyor. Bu nedenle Spartalılar partisinin 9 Haziran 2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılması Yargıtay tarafından engellenmiş oldu.

Seçimlere katılım onayı alan partiler

1. ΝΕΑ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ

2. ΣΥΝΑΣΠΙΣΜΟΣ ΡΙΖΟΣΠΑΣΤΙΚΗΣ ΑΡΙΣΤΕΡΑΣ – ΠΡΟΟΔΕΥΤΙΚΗ ΣΥΜΜΑΧΙΑ

3. ΠΑΣΟΚ – Κίνημα Αλλαγής

4. ΚΟΜΜΟΥΝΙΣΤΙΚΟ ΚΟΜΜΑ ΕΛΛΑΔΑΣ

5. ΕΛΛΗΝΙΚΗ ΛΥΣΗ – ΚΥΡΙΑΚΟΣ ΒΕΛΟΠΟΥΛΟΣ

6. ΝΙΚΗ

7. ΠΛΕΥΣΗ ΕΛΕΥΘΕΡΙΑΣ – ΖΩΗ ΚΩΝΣΤΑΝΤΟΠΟΥΛΟΥ

8. Μερα 25

9. ΦΩΝΗ ΛΟΓΙΚΗΣ ΑΦΡΟΔΙΤΗ ΛΑΤΙΝΟΠΟΥΛΟΥ

10. ΑΝΤ.ΑΡ.ΣΥ.Α. – ΑΝΤΙΚΑΠΙΤΑΛΙΣΤΙΚΗ

11. ΛΑΪΚΟΣ ΟΡΘΟΔΟΞΟΣ ΣΥΝΑΓΕΡΜΟΣ – ΛΑ.Ο.Σ.

12. ΣΥΜΜΕΤΕΧΩ για την Εθνική Κυριαρχία και την Κύπρο

13. ΜΑΡΞΙΣΤΙΚΟ – ΛΕΝΙΝΙΣΤΙΚΟ ΚΟΜΜΟΥΝΙΣΤΙΚΟ ΚΟΜΜΑ ΕΛΛΑΔΑΣ (Μ-Λ ΚΚΕ)

14. ΕΘΝΙΚΟ ΜΕΤΩΠΟ

15. ΟΡΓΑΝΩΣΗ ΚΟΜΜΟΥΝΙΣΤΩΝ ΔΙΕΘΝΙΣΤΩΝ ΕΛΛΑΔΑΣ

16. Οργάνωση για την Ανασυγκρότηση του ΚΚΕ

17. ΚΟΜΜΑ ΙΣΟΤΗΤΑΣ, ΕΙΡΗΝΗΣ ΚΑΙ ΦΙΛΙΑΣ 

18. ΚΕΚΑ-ΑΚΚΕΛ ΜΑΖΙ για μια Ελεύθερη Ελλάδα

19. ΠΑΤΡΙΩΤΕΣ – Πρόδρομος Εμφιετζόγλου

20. ΕΝΙΑΙΟ ΠΑΛΛΑΪΚΟ ΜΕΤΩΠΟ (Ε.ΠΑ.Μ)

21. Κίνημα 21

22. ΔΗΜΟΚΡΑΤΕΣ ΑΝΔΡΕΑΣ ΛΟΒΕΡΔΟΣ

23. Ομογενειακό Δίκτυο Ελλήνων Ευρώπης (Ο.Δ.Ε.Ε.)

24. Νέα Αριστερά

25. ΣΥΝΤΗΡΗΤΙΚΟΙ

26. ΚΙΝΗΜΑ ΕΘΝΙΚΗΣ ΑΝΕΞΑΡΤΗΣΙΑΣ

27. ΕΝΩΣΗ ΚΕΝΤΡΩΩΝ

28. Ελλήνων Συνέλευσις

29. Πράσινο κίνημα

30. Δημιουργία

31. ΚΟΣΜΟΣ

Seçimlere katılamayacak olan partiler

1. Σπαρτιάτες

2. Οικολόγοι πράσινοι – Πράσινη ενότητα

3. ΟΡΑΜΑ ΑΝΑΓΕΝΝΗΣΗΣ ΕΛΛΑΔΟΣ

4. Κίνημα φτωχών Ελλάδος

5. ΠΑΤΡΙΩΤΙΚΟ ΤΟΞΟ

6. ΚΑΘΑΡΣΗ – Νίκος Αντωνιάδης

7. Πράσινη Οικολογία

8. Ελλάδα εμείς

9. Βόρεια Λέγκα Κράμα

10. Έλληνες – Δημήτριος Μιχάκης

11. ΕΛΕΥΘΕΡΗ ΠΑΤΡΙΔΑ

12. ΓΙΩΡΓΟΣ ΚΑΡΑΜΠΕΛΙΑΣ – ΚΙΝΗΜΑ ΑΡΔΗΝ

13. ΑΓΩΝΙΣΤΙΚΗ ΑΦΥΠΝΙΣΗ ΣΠΥΡΙΔΩΝ ΠΑΓΙΑΤΗΣ

14. Ελλήνων Νέα Αρχή

15. Παιδιά της Ελλάδος

Batı Trakya Türk heyeti AGİT Ek İnsani Boyut Toplantısı’nda Yunanistan tarafından AİHM kararlarının 16 yıldır uygulanmadığına dikkat çekti.

ABTTF ve BTAYTD’den oluaşan Batı Trakya Türk heyeti, hukukun üstünlüğünün önemli bir göstergesi olarak Bekir Usta ve Diğerleri Dava Grubu ile ilgili AİHM kararlarının 16 yıldır uygulanmadığına ve Batı Trakya Türk toplumunun kuruluşları ve önde gelen temsilcilerinin hedef gösterildiğine dikkat çekti.

Batı Trakya Türk toplumunu temsilen Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) ve Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği (BTAYTD), 22-23 Nisan 2024 tarihlerinde Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Ek İnsani Boyut Toplantısı’na katıldı.

“Uluslararası İnsan Hakları Hukuku ve Uluslararası İnsancıl Hukukun Geliştirilmesinde ve Korunmasında Sivil Toplumun Rolü” başlıklı yılın ilk Ek İnsani Boyut Toplantısı’nda ABTTF’den K. Engin Soyyılmaz ve BTAYTD üyesi Kerem Abdurahimoğlu Batı Trakya Türk toplumunu temsil etti.

AGİT Malta Dönem Başkanlığı ve AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi (ODIHR) tarafından düzenlenen toplantıda sivil toplumun özellikle çatışma ve insani kriz zamanlarında uluslararası insan hakları hukuku ve uluslararası insancıl hukuk ihlallerinin belgelenmesindeki önemi ve AGİT bölgesindeki insan hakları savunucularının karşılaştığı önemli tehditler ve bu zorlukların onların güvenliği ve çalışmalarını etkili bir şekilde yürütme yetenekleri üzerindeki etkisi ele alındı.

İnsan hakları hukuku ihlallerinin izlenmesinde sivil toplumun rolü konulu oturumda söz alan BTAYTD, Yunanistan’ın isimlerinde “Türk” kelimesinin yer almasını gerekçe göstererek Batı Trakya Türk toplumunun dernekleri İskeçe Türk Birliği, Gümülcine Türk Gençler Birliği ve Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği’ni 40 yıl önce kapattığını belirterek, kayıt başvuruları reddedilen Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği ve Meriç İli Azınlık Gençleri Derneği ile kapatılan İskeçe Türk Birliği’nin yer aldığı Bekir Usta ve Diğer Dava Grubu ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının Yunanistan tarafından 16 yıldır uygulanmadığını kaydetti. Batı Trakya Türk toplumunun kimliğini reddetmenin ve derneklerini kapatmanın demokrasi ve insan haklarına hizmet etmeyeceğini not eden BTAYTD, AGİT Katılımcı Devletlerini Yunanistan’ı bahse konu AİHM kararlarını uygulaması için teşvik etmeye çağırdı.

İnsan hakları savunucularının ve sivil toplumun karşılaştığı zorluklar konulu oturumda konuşan ABTTF, Batı Trakya Türk toplumunun yaşadığı Yunanistan’da hukukun üstünlüğün son dönemde sistematik olarak ihlal edildiğine dikkat çekerek, bir ülkede AİHM kararlarının uygulanmasının hukukun üstünlüğü ilkesine saygının en önemli göstergelerden biri olmasına karşın Yunanistan’ın Batı Trakya Türk toplumunun dernekleri ile ilgili aleyhindeki üç kararı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin tüm uyarılarına rağmen 16 yıldır ısrarla uygulamadığını kaydetti. Yunanistan’da Batı Trakya Türk toplumunun sivil toplum kuruluşları  ve haklarını savunan temsilcilerinin sürekli baskı ve yıldırmaya maruz kaldığını ve damgalandığını belirten ABTTF, İskeçe Türk Birliği Başkanı Ozan Ahmetoğlu’na karşı açılan dava ve Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif hakkında “makam gaspı” iddiasıyla bir kez daha soruşturma açılmasını örnek gösterdi. ABTTF, Yunanistan’ı Batı Trakya Türk toplumunun üç derneği ile ilgili AİHM kararlarını ivedilikle uygulamaya çağırırken, ODIHR’nin AB Komisyonu ve Avrupa Konseyi ile yakın iş birliği ve diyalog içerisinde Yunanistan’da hukukun üstünlüğünün durumunu yakından takip etmesini istedi.

Aynı oturumda konuşan BTAYTD, Yunan hükümetinin Batı Trakya Türk toplumuna karşı tecrit ve marjinalleştirme politikaları uyguladığını, kimliğini inkar ettiğini, seçilmiş müftülerini tanımadığını belirterek, Türk toplumuna mesnup insan hakları savunucularının cezai ve mali kovuşturmalara maruz kladığını ifade etti. BTAYTD, AGİT Katılımcı Devletlerini Yunanistan’ın Batı Trakya Türk toplumunun Türk kimliğini tanıması için teşvik etmeye çağırdı.

Her iki oturumunun sonunda yanıt hakkını kullanan Yunanistan, 1923 Lozan Antlaşması’na göre Trakya’da yalnızca Müslüman azınlık olduğu yönündeki resmi tezini tekrar ederek, Azınlık’ın örgütlenme özgürlüğüne saygı gösterildiğini ve ayrımcılık yaşamadığıni iddia etti.

Yunanistan Hava Kuvvetlerine ait Rafale savaş uçakları 3 bin km’lik  Hindistan yolculuğuna hazır.

Yunanistan Hava Kuvvetlerine ait Rafale savaş uçakları Ağustos ayında Hindistan’da gerçekleştirilecek olan çok uluslu “Tarang Shakti 24” tatbikatına katılmak üzere uzun bir yolculuğa hazırlanıyor.

Hava Kuvvetlerinin Tanagra’da 332. Filoda konuşlanan 114. Savaş kanadına ait Rafale savaş uçakları yaklaşık 3.000 km mesafelik bir uçuş gerçekleştirecek ve bir ara ülkede yakıt ikmali yapılması kararı şu an netleşmemiş olsa da, tatbikata katılacak olan Fransa hava kuvvetlerine ait havada yakıt ikmali uçağı ile Yunan Rafale uçaklarına havada yakıt ikmali yapılması da gündemde.

Yunanistan Hava Kuvvetlerinin “Tarang Shakti 24” tatbikatına katılımı, Hava Kuvvetleri Komutanlığının Hindistan Hava Kuvvetleri ile temasları sonrasında kararlaştırıldı ve Yunanistan Genelkurmay Başkanı General Dimitrios Hupis’in geçtiğimiz haftalarda Hindistan’a yaptığı son ziyaret sırasında ise onaylandı.

Başbakan Kiriakos Miçotakis’in geçen Şubat ayında Hindistan’a yaptığı ziyarette iki ülke arasında imzalandığı üzere, Atina ile Delhi arasındaki siyasi düzeydeki ilişkilerin devamı niteliğinde, Yunanistan ve Hindistan Silahlı Kuvvetleri arasındaki daha geniş askeri işbirliğinin bir parçası olduğu belirtiliyor.

Yunan Rafale savaş uçakları için, 114. savaş kanadından Hindistan’ın kuzeybatısında, Pakistan sınırına nispeten yakın olan Rajasthan eyaletindeki Jodhpur Hava Üssü’ne kadar yaklaşık 3.000 km’lik uzun yolculuk olacak.

Gümülcine Celal Bayar Azınlık Lisesi, Yunanistan Bilim ve Teknoloji Derneğinin 17-18 Nisan tarihlerinde “Matematik Her Yerde” sloganıyla düzenlediği 4. Çevrim İçi Öğrenci Matematik Festivali’ne 36 öğrenci ile katıldı.

“Matematik Her Yerde” konulu festivalde, lise üçüncü sınıf öğrencileri matematiğin hayat içinde kullanıldığı alanlardan seçtikleri örnekleri öğretmen ve öğrencilere sundu.

Okul bahçesinde düzenlenen festival, matematik öğretmeni Birsel Mustafa’nın açılış konuşmasıyla başladı. Matematiğin hayattaki kullanım alanlarıyla ilgili bilgi veren Birsel Mustafa, “Soyut olan bu dersi mümkün olduğunca somutlaştırarak anlatabildiğimizde yani derste öğretilen matematik ile hayatın içindeki matematiği birleştirebildiğimiz zaman, matematikte kalıcı bir öğrenmeden söz edebiliriz. Matematik dersi böyle bir bakış açısı ile öğretildiğinde önyargılar yıkılacak ve hiç şüphesiz ki öğrencilerin sevdiği bir ders haline gelecektir. Çünkü matematik hayattan bağımsız bir ders değildir, hayatla iç içe olan bir derstir.” ifadelerini kullandı.

Matematik Festivali’nde öğrenciler tarafından yapılan sunumlar şöyle:

1) Pisagor’un Adalet Bardağı

2) Leonardo Da Vinci Köprüsü

3) Rögar Kapakları Neden Yuvarlaktır?

4) Pisagor Teoremi

5) Napier’in Kemikleri

6) Altın Oran

7) Vitrivius Adam

8) Hanoi Kuleleri

9) 3D Yazıcıyla Yapılan Materyaller

10) Resimler

11) Matematik Oyunları

Festivalde öğrenciler, matematiğin günlük hayattaki önemini anlatırken sadece teoride kalmadılar. Öğrenciler ünlü matematikçilerin buluşlarını sunarak, matematiğin günlük hayattaki varlığını eğlenceli ve kalıcı hale getirdiler.

Festivali izleyen okul müdürü Tunalp Memet ve müdür yardımcısı Eleni Hacı öğrencileri tebrik ederek, benzer etkinlikleri destekleyeceklerini belirttiler.

Matematik Festivali’ne katılan öğrenciler:

Beyza Ahmet, Meryem Deli Memet, Sena İlyas, Furkan Kamber Mehmet, Hümeyra Kaşayka, Beyzanur Keleş, Fatma Kılavuz Salih Oğlu, Rumeysa Latif, Süha Macır, Emir Mehmet, Serra Molla Ahmet, Emine Molla Salih Mustafa, Arda Mümin, Bilal Mustafa Paşa, Yasin Bülbül, Betül Bülbül, Melih Nizam, Berat Sar Hasan, Enes Hacı Ali, Barış Hüseyin, Fatma Betül Aydoğmuş, Şule Ahmet, Ceren Ahmet, Sezer Abdurrahman, Ahmet Ahmet, Esma Etem, Memet Memet, Sude Memet, Elif Mümin, Harun Nezir, Emir Pehlivan, Mert Sadık Memet, Hüdanur Semerci, Hayrunnisa Şerif, Atahan Halil, Ege Hüseyin.

 

Yunanistan’da birileri boş durmuyor ve Türkiye’yi yine sözde “Soykırımlarıyla” suçlamaya devam ediyor.

Yunanistan-Türkiye ilişkilerinde ılımlı bir havanın estiği bir dönemde Gümülcine’de Sözde “Ermeni Soykırımı” etkinliği düzenlendi. Etkinliğe Miçotakis hükümetinin Tarım Kalkınma Bakan Yardımcısı ve eski Milli Eğitim Bakan Yardımcısı ve Milletvekili katıldı.

21 Nisan 2024 Pazar günü Doğu Makedonya-Trakya Eyaleti Rodop Bölge Birimi, Yunanistan Ermeni Milli Komitesi ve Gümülcine Ermeni Cemaati, Gümülcine Müzik Okulu Amfi Tiyatrosu’nda 109. yılı nedeniyle sözde “Ermeni Soykırımını” anma etkinliği düzenledi.

Gümülcine’de Sözde “Ermeni Soykırımı” etkinliği düzenlendi. Etkinliğe Yeni Demokrasi Partisi Atina Milletvekili ve Pantion Üniversitesi’nde Uluslararası Hukuk ve Dış Politika Profesörü olan Angelos Sirigos, Tarım Kalkınma Bakanı Yardımcısı Dedeağaç Milletvekili Stavros Keleçis, Eyalet Başkan Yardımcısı Manolis Tapacas katıldı. Angelos Sirigos ana konuşması olarak “Osmanlı İmparatorluğu’nda Soykırımlar: Yaşananların bir daha yaşanmamasını sağlamak için.” Başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.

Konuşmacı Sirigos, o dönem yaşananlarla ilgili hukuki ve etik konuları derinlemesine analiz ederek olayları tanımanın önemini vurguladı. Milletvekili Sirigos, “Ermeni Soykırımı’nı intikam almak için değil, tarihten ders almak ve bu tür trajik olayların bir daha yaşanmaması için tartışıyoruz. Soykırım tanındı, işin kötüsü soykırımı yapan ülke olan Türkiye tarafından tanımıyor. Yahudi soykırımına yol açan trajik eylemleri kabul eden Almanya’dan farkı da budur.” Dedi.

Eyalet Başkan Yardımcısı Manolis Tapacas da yaptığı selamlama konuşmasında, “Hiç kimse tarihi gerçeği çarpıtamaz. Ermeni soykırımı ile dünya tarihinin en kara sayfalarından biri yazıldı ve Ermenilerin mücadelesiyle uluslararası toplum, ülkeler birbiri ardına tarihi gerçeği tanıdı. Ve elbette bu mücadele hepimizi ilgilendiriyor çünkü tanınmak bir insanlık, onur ve adalet meselesidir. Yunan ve Ermeni milletleri ebedi dostluk ve kardeşlik bağlarıyla birbirine bağlıdır. Hafızayı canlı tutuyorlar ama her şeyden önce geleceğin tarihinin bir daha kara sayfalar içermemesi için tüm insanlık için barışı ve iyi komşuluk ilişkilerini arıyorlar.” İfadelerini kullandı.

Atina’daki Güven Artırıcı Önlemler konulu toplantı Yunan-Türk heyetlerinin katılımıyla gerçekleşti.

Atina’daki kaynaklardan elde edilen bilgilere göre bu toplantının, 13 Kasım 2023 tarihinde Ankara’da Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıyla aynı bağlamda gerçekleştirildiği belirtiliyor.

Kaynakların belirttiği gibi, gerçekleştirilen toplantıda, Güven Artırıcı Önlemler etkilenmeden, Silahlı Kuvvetlerin en üst düzey yetkilileri arasındaki temaslar, toplantılar, ziyaretleri yoğunlaştırmaya yönelik bir planın var olduğu belirtilirken, aynı zamanda iki ülkenin Silahlı Kuvvetleri arasında bir iletişim kanalı olsun diye spor etkinliklerinin de düzenlenmesinin ele alındığı ileri sürülüyor.

Yunanistan Milli Savunma Bakanlığı açıklaması

Güven Artırıcı Önlemler Toplantısı

“Yunanistan ve Türkiye heyetleri bugün 22 Nisan 2024 Pazartesi günü Milli Savunma Bakanlığı’nda Güven Artırıcı Önlemler (MOE) konulu toplantı gerçekleştirdi.

Heyetlere büyükelçiler ve üst düzey subaylar katıldı.

İki taraf, 2024 yılı Güven Artırıcı Önlemler uygulama sürecini ve 2025 Güven Artırıcı Önlemler faaliyetlerini konuştu.

Bir sonraki toplantıya Türk tarafı ev sahipliği yapacak.”

T.C. Milli Savunma Bakanlığı’ndan açıklama

Atina’da yapılan Türkiye ile Yunanistan arasındaki Güven Artırıcı Önlemler toplantısına ilişkin Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı tarafından açıklama yapıldı.

Açıklama şu şekildedir:

“22 Nisan 2024 tarihinde Türkiye ile Yunanistan heyetleri arasında yeni tur Güven Artırıcı Önlemler Toplantısı gerçekleştirilmiştir. Toplantı, Yunanistan Cumhuriyeti Millî Savunma Bakanlığı ev sahipliğinde yapılmıştır.

Her iki heyette de büyükelçiler, üst düzey askerî yetkililer ve diğer yetkililer yer almıştır.

İki taraf, 2024 yılı boyunca daha önce mutabık kalınan Güven Artırıcı Önlemleri yeniden değerlendirerek 2025 yılı uygulama planını ele almıştır.

Toplantı olumlu bir havada gerçekleştirilmiştir. Bir sonraki toplantıya Türk tarafı ev sahipliği yapacaktır.”

 

Türkiye Cumhuriyeti Üsküp Büyükelçisi Fatih Ulusoy, bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı münasebetiyle Üsküp’ün farklı okullarından Türk öğrencileri makamında kabul etti.

Çocuklarla sohbet eden Büyükelçi Ulusoy, öğrencilerin 23 Nisan’ını kutladı.

Öğrenciler daha sonra 23 Nisan’la ilgili şiirler okudu. Bir öğrenci de çizdiği resmi Büyükelçi Ulusoy’a takdim etti.

Programla ilgili açıklama yapan Büyükelçi Fatih Ulusoy, 23 Nisan’ı Üsküp’te çocuklarla kutlamaktan büyük bir mutluluk duyduğunu kaydetti.

‘Çocuklarımız bizim geleceğimiz’

Ulusoy açıklamasında “Türkçe eğitim veren farklı devlet okullarından ve Maarif okullarından öğrencileri ağırlıyoruz. Onların şiirlerini dinledik. Çok anlamlı, çok dolu dolu konuşmalar yaptılar, bizleri çok mutlu ettiler. Bugün onlara 23 Nisan’ın anlamanı, Atatürk’ün 23 Nisan’ı onlara neden armağan ettiğini, bugünü andıkları neden mutluluk hissettiklerini sorduk. Çok güzel cevaplar verdiler. Bir şiirde dedikleri gibi çocuklar için harcanan hiçbir emek boşa gitmiyor. Bu emekleri desteklemeye ve bu emekleri kendimiz de vermeye devam edeceğiz. Çocuklarımız bizim geleceğimiz.” ifadelerini kullandı.

Büyükelçi Fatih Ulusoy, 23 Nisan münasebetiyle büyükelçilik makamını bir öğrenciye devretti.

Program öğrencilere hediye takdimi ile sona erdi.

Macaristan’dan bir grup akademisyen, İskeçe Türk Birliği’ni (İTB) ziyaret etti.

Balkan ülkeleriyle ilgili siyasi coğrafya, tarih ve azınlıklar konularında çalışan Macaristan Peç Üniversitesinden akademisyenlerden oluşan bir heyet, 20 Nisan Cumartesi günü İskeçe Türk Birliği’ni ziyaret etti. Konuk akademisyenler Batı Trakya Türk Azınlığı’nın sorunları hakkında bilgi aldı. On beş kişilik konuk heyet, İTB Başkanı Ozan Ahmetoğlu ve dernek yöneticileri tarafından karşılandı.

İTB Başkanı Ozan Ahmetoğlu, Macaristan’dan gelen ve Bulgaristan, Yunanistan ve Kuzey Makedonya’yı ziyaret eden konuk heyete İskeçe Türk Birliği’nin kuruluşu, faaliyetleri ve 41 yıldır sürdürdüğü hak arama mücadelesini anlattı. Ahmetoğlu, akademisyenlere Batı Trakya Türk Azınlığının sorunlarını, maruz kaldığı haksızlıkları ve talepleri hakkında da bilgi verdi. Konuk heyetin İskeçe Türk Birliği’ne gerçekleştirdiği ziyarette, bazı heyet üyeleriyle milletvekilliği döneminden tanışan Rodop eski milletvekili Galip Galip, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği Asbaşkanı Hasan Boşnak, İskeçe Müftülüğünden Ersan Ömer,  Millet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Cengiz Ömer ile Millet News Editörü Cemil Kabza ile Gündem gazetesinden Mustafa Şargo da hazır bulundu.

Macar akademisyenlerden oluşan heyet, İskeçe’deki tarihi mekanları da görme ve bilgi alma imkanı buldu.

Ziyaret sonunda konuk heyet başkanı Prof. Dr. Norbert Pep İTB Başkanı Ozan Ahmetoğlu’na “Zigetvar’daki Kanuni Sultan Süleyman’ın Turbesi” kitabını ve heyet danışmanı Prof. Dr. Nurcan Özgür Baklacıoğlu ise “Dış Politika ve Göç” adlı kitabını hediye etti. İTB Başkanı Ahmetoğlu da heyet üyelerine İTB’nin İskeçe Türküleri CD’sini, İTB faaliyet raporu ve Türk kahvesi hediye etti.

Yunanistan’da birileri Cuntayı özlüyor olacak ki bayraklar asılıyor, anma törenlerinde anıtlara çelenkler bırakılıyor.

1967-1974 Yunanistan Askeri Cuntası, 1967 ile 1974 yılları arasında Yunanistan’da iktidarı ellerinde bulunduran bir dizi sağ-kanat askeri hükümetti.

21 Nisan 1967 Darbesi’nin yıldönümünden bir gün önce, Yunanistan’ın birçok bölgesinde törenler yapıldı, şehir merkezlerinde bulunan anıtlara çelenkler konuldu.

Anma törenlerinin yapıldığı kentlerden biri de Gümülcine’ydi. Gümülcine’de yapılan törende Cuntanın diktiği kılıç anıtına çelenkler bırakıldı, saygı duruşunda bulunuldu.

Lamia kentinin Sperchiada’daki Tarım Kooperatifi’nin depolarının bulunduğu  binalardan birine bazı kişiler Cunta bayrağını göndere çekti. Yerel basında çıkan haberler sonrasında verilen tepkilerin ardından depo müdürü Cunta bayrağını indirerek yeniden Yunan bayrağını göndere çekti.

Bu konu hakkında suç duyurusu dosyası oluşturuldu ve olay yargıya intikal etti. Savcılık olayı kimlerin yaptığını araştırıyor.

 

Yeni Balkan Yayınevi, Balkan Yazarlar Birliği ve Makedonya Türk Gazeteciler Birliği organizasyonunda bugün 36. Üsküp Kitap Fuarı kapsamında Makedonyalı ve Kosovalı Türk Gazeteciler bir araya geldi.

Yeni Balkan standında düzenlenen gazeteciler buluşmasına Kosova Türk Gazeteciler Derneği Başkanı Ercan Kasap ve Makedonya Türk Gazeteciler Derneği Başkanı Zehriyan Salih de katıldı.

Buluşmaya ayrıca Resne’de ‘Mite Bogoeski’ İlköğretim Okulu’nda eğitim gören Türk öğrencileri ve öğretmen Muammer İbrahim de katıldı.

Toplantıyı açan Yeni Balkan Genel Yayın Yönetmeni Mürteza Sulooca, gazetecilerin daha sıklıkla bir araya gelmesi gerektiğini ifade ederek bu tür buluşmalarından önemine vurgu yaptı.

Makedonya Türk Gazeteciler Derneği Başkanı Zehriyan Salih, azınlık olarak yaşamanın çok zor ir durum olduğunu, azınlıkta ise azınlık olmanın çok çok daha zor olduğunu kaydederek, gazetecilik mesleğinde yaşanılan zorluklardan söz etti.

Kosovalı Türk Gazeteci Ercan Kasap, gazetecilerin arasındaki bağın çok güçlü olduğuna vurgu yaparak Kosova’da savaş zamanında kendisinin ailesiyle birlikte Makedonya’da 10 gün bir meslektaşının evinde kaldığı anılarını paylaştı.

Üsküp Türk Radyosu Gazetecilerinden Seyhan Yakupi, gazetecilik mesleğinin daha çocukken hayal ettiği bir meslek olduğunu ve bu hayalini Üsküp Türk Radyos’unda gerçeğe dönüştürdüğünü söyledi.

MRTV Muhabirlerinden Erdem Ahmet ise toplantıya katılan lise öğrencilerine hitap ederek, gazetecilik mesleğinin bir toplumda değişim meydana getirmek adına önemli bir meslek olduğunu ifade ederek, yaşadığı bazı anıları da paylaştı.

Toplantıda yer alan Kosovalı Türk Gazeteci İbrahim Arslan, gazeteciliğin önemli bir meslek olduğunu vurgulayarak gençlere hayatlarının ilerleyen yıllarında bu mesleği seçmeleri yönünde tavsiyelerde bulundu.

Yeni Balkan’ın eski yazarlarından Alev Süleyman, Yeni Balkan Gazetesi’nin kuruluş döneminde yaşanan anıları ve çekilen zorlukları anlattı.

Üsküp Türk Radyosu’nun emektar gazetecilerinden Emine Ademi, Üsküp Türk Radyosu’nda müdürlük görevini ifa ettiği dönemde verdikleri mücadeleleri paylaştı.

Toplantının ardından lise öğrencileri gazetecilerle sohbet etme imkanı buldu.

DEB Partisi ile EFA Gümülcine’de ortak bir etkinlik düzenledi.

Dostluk, Eşitlik, Barış (DEB) Partisi ile Avrupa Hür İttifakı (EFA) Gümülcine’de “Herkes İçin Demokrasi: Avrupa Vatandaşları İnisiyatifi ile azınlık haklarının korunması” başlıklı etkinlik düzenlendi.

Etkinlik DEB Partisi Başkanı Çiğdem Asafoğlu’nun konuşmasıyla başladı. DEB Partisi olarak Haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine katılacaklarını belirten Asafoğlu, 2014 ve 2019 yılındaki AP seçimlerinde toplum olarak kenetlenerek iyi bir sonuç elde ettiklerini belirtti. Asafoğlu, Yunanistan’da seçim yasasına getirilen yüzde 3’lük ülke barajı uygulamasını aşamadıklarını ifade etti.

Başkan Asafoğlu yaptığı konuşmada, “hem vatandaşlık hem de Azınlık haklarından bizi mahkum bırakan Yunanistan’a karşı daha güçlü mücadele vermek için bireysel mücadeleden kurumsal mücadeleye geçme kararı alan kurucu başkanımız, liderimiz, rahmetli doktor Sadık Ahmet ve dava arkadaşlarının ne kadar haklı bir yol izlediklerini ve iş yaptıklarını bir kez daha görüyoruz.“ İfadelerini kullandı.

DEB’in kurulma amacının Batı Trakya Türk Azınlığının karşılaştığı sorunlara çözüm bulmak olduğunu, DEB‘in EFA’ya üye olmakla mücadele alanını genişlettiğini dile getiren Başkan Asafoğlu, “EFA’nın bizim adımıza Avrupa Parlamentosu‘nda soru sorup Yunanistan’ı köşeye sıkıştırma konusunda katkıları çok büyüktür. EFA sayesinde Türk Azınlığın maruz kaldığı haksızlıkları tüm Avrupa’ya duyurabiliyoruz.“ Dedi.

Başkan Asafoğlu, bugüne kadar mücadelelerini yasalar çerçevesinde demokratik yollarla sürdürdüklerini vurgulayarak, DEB partisinin 2014 ve 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Türklerin yoğun olarak yaşadığı Gümülcine ve İskeçe’de birinci gelmesinin Yunanistan’a demokratik bir tepki olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Asafoğlu konuşmasını şöyle tamamladı: “Ama Yunanistan siyaseten bunu doğru okuyamadı ve siyasi analizini maalesef doğru yapamadı ya da yapmak istemedi. Oysa kenetlenerek DEB partisine destek veren insanlar oylarıyla şunu haykırdılar; ’Biz buradayız. DEB’in sesine kulak ver. DEB benim partim ve davam. Onun sesi ve feryadı benim haykırışım. DEB’i muhatap al ve dinle. Beni dinlemiş ve anlamış olursun.’ Bu ülkenin sadık vatandaşları olarak bizler bu zulmü hak etmiyoruz. Bizleri sosyolojik, ekonomik ve kültürel olarak daha fazla ezmek, asimile etmek için Yunanistan harcadığı enerjinin yarısını bizi anlamak için harcasaydı bugün ülkesini seven çok daha mutlu bir toplum olurduk. İşte şimdi zaman ayağa kalkıp bir başarı öyküsü daha yazma zamanıdır. Şimdi Yunanistan’a yeter diye haykırma zamanıdır.”

Gümülcine’deki etkinliğe katılan EFA Başkanı Lorena Lopez, Avrupa Hür İttifakı 2024 Avrupa Parlamentosu seçimleri liste başı adayı Alman siyasetçi Maylis Rosberg ve DEB Partisi Genel Başkan Yardımcısı Koray Bağdatlı da birer konuşma yaptı.

Gümülcine’deki etkinliğe, Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Başkanı ve Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif, İskeçe Müftüsü Mustafa Trampa, Yeni Sol Rodop Milletvekili Özgür Ferhat, Türk Azınlık kurum ve kuruluş temsilcileri ve soydaşlar katıldı.

 

Yunan diplomasisi bilindiği gibi devam ediyor. Avrupa ülkelerinin Yunanistan’da görev yapan 17 Büyükelçisi bu günlerde Girit’i ziyaret ediyor.

Yunanistan eski Dışişleri Bakanı ve aynı zamanda Yeni Demokrasi Partisi Milletvekili olan Dora Bakoyanni öncülüğünde Avrupa ülkelerinin Yunanistan’da görev yapan 17 Büyükelçisi bu günlerde Girit’i ziyaret ediyor.

Konuk Büyükelçiler Hanya kentinde bir dizi temaslar ve ziyaretler gerçekleştiriyor. Bu ziyarette Girit kültürünün tanıtılmasının yanısıra turizm ve bölgedeki yatırım alanları hakkında Büyükelçilere bilgilendirme yapılıyor.

Bakoyanni ve beraberindeki heyet konuk Büyükelçileri Knossos Sarayı’na (Knossos Minos Uygarlığı’na başkentlik yapmış antik şehirdir. Girit’in kuzeyinde, Kandiye şehri yakınlarındadır. Knossos Sarayı, antik kentin en önemli yapısıdır) götürdüler, Suda’daki NATO üssünü ziyaret ettiler ve Hanya kentinin eski limanında Yalı Camii önünde toplanan kalabalık ve Avrupa Birliği’nin Atina’da görev yapan 17 Büyükelçisi de dahil olmak üzere Olimpiyat Meşalesini karşılama törenine katıldı.

Büyükelçiler onuruna verilen akşam yemeğine katılım oldukça yoğun ve Yunan Diplomasisi açısından bir o kadar da önemliydi. Bakoyanni ve Büyükelçilerle birlikte yemeğe katılanlar arasında Eski Başbakan Yorgos Papandreu, eski Dışişleri Bakanları Evangelos Venizelos, Yorgos Katrugalos, Theodoros Rusopulos’un yanısıra Rodop ili Yeni Demokrasi Partisi Milletvekili ve eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Evripidis Stilianidis hazır bulunuyordu.

Bu ziyaret Yunan basınında “Bakoyanni aslında Avrupa Birliği Komisyonu’nu Girit’e taşıdı” olarak yorumlandı.

 

2023-2024 Eğitim yılı Kur’an Kurslarımız arasında düzenlenen “Temel Dini Bilgiler Yarışması” tamamlandı.

9 Mart 2024 tarihinde yapılan elemeler sonucunda 8 bölgemizde finalistler tespit edildi. 20 Nisan 2024 Cumartesi günü Gümülcine Karacaoğlan Camii’nde gerçekleştirilen finalde 8 bölgemizi temsil eden Kur’an Kurslarımız başa baş ve heyecanla yarıştılar. Final yarışmasının sonucunda Kur’an Kurslarımızın:

1. Gümülcine Merkez Bölgesi: Şehreküstü Camii K. Kursu,
2. Balkan Bölgesi: Hacıören K. Kursu,
3. Meriç (Evros) Bölgesi: Çilingir Mah. K. Kursu oldu.

Gümülcine S. Müftülüğü olarak yarışmaya katılan tüm öğrencilerimizi, bölgelerini ve kurslarını başarılı temsil eden finalistleri, bu yarışmayı 1., 2., ve 3. tamamlayan öğrenci ve kurslarımızı; onları bugüne hazırlayan kıymetli hocalarımızı, desteklerini esirgemeyen ve büyük fedakarlıkta bulunan velilerimizi tebrik ediyoruz. Yolları açık, gelecekleri aydınlık olsun.

Final yarışmasına katılan Faziletli Gümülcine Seçilmiş Müftümüz İbrahim Şerif yaptığı konuşmada, yarışmacıları, hocaları, velileri ve katılan izleyicileri tebrik ederek Kur’an Kurslarının, anadilimizin, azınlık eğitiminin öneminden bahsetti.

Sunumunu Müftü Yardımcısı Fehim Ahmet’in yaptığı yarışma, ödül töreni ile sona erdi.

 

Savunma Bakanı Nikos Dendias, “Parapolitika” gazetesine verdiği röportajda “Bugünden itibaren birkaç yıl içinde Yunanistan hava sahasını geçilmez hale getirecek, süreç çoktan başlatıldı” vurgusu yapıyor.

Bakan Dendias “Parapolitika” gazetesindeki söyleşide, Yunanistan topraklarının İHA’lara karşı korunmada Hava Savunma Kubbesi, Dağlık Karabağ Savaşı’nda Bayraktar TB2 İHA’larının Ermenistan’a karşı Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’ne sağladığı üstünlüğü ve Yunanistan’ın buradan Bayraktar TB2 İHA’lar hakkında Ermenistan’la teknik bilgi aktarılması konusunda anlaşmaya vardıkları hakkında vurgu yapıyor.

Bakan Dendias özetle şu ifadeleri kullanıyor:

“İHA’larla ilgili komşu ülkelerle olan geri kalmışlığı ortadan kaldırmak önceliğimizdir”

“İran’ın İsrail’e yönelik İnsansız Hava Aracı (İHA) saldırısının gerçekleşmesinden aylar önce, tesadüfen değil, sınır bölgesi olan İskeçe’den, teknolojinin gelişmesi nedeniyle savaş alanlarında çatışmalarda ortaya çıkan muazzam değişimlere dikkat çekmiştim. Özellikle hedefimizin Silahlı Kuvvetlerimizin İHA tehdidinden korunarak faaliyet göstermesini sağlayacak araçları oluşturmak olduğunu belirtmiştim.

Ancak son Ermenistan ziyaretim sırasında mevkidaşım Suren Papikyan ve ülkenin Silahlı Kuvvetleri komutanlarıyla yaptığım görüşmelerde, İnsansız Hava Araçlarının Dağlık Karabağ ihtilafında dengeyi Azerilerin lehine çevirdiğini teyit ettim. Ermenistan ziyaretimiz sırasında, var olan ve yeterince bilmek istediğimiz bir sisteme karşı savunma teknik bilgisinin aktarılması konusunda anlaşmaya varmamız tesadüf değil. Ancak bulgularla yetinmiyoruz. Ülkenin savunma programında ilgili harcamalara ilişkin halihazırda bir yatırım paketi bulunmaktadır.

Silahlı Kuvvetlerimizdeki en büyük reform olan “Ajanda 2030″un uygulanmasıyla, Silahlı Kuvvetlerimizin yeni teknolojilerine geçişini yapıyoruz. İHA saldırıları da dahil olmak üzere, hava saldırılarına karşı savunmanın geliştirilmesini, yeni savunma teknolojileri ekosistemi olan yeni kurulan Yunan Savunma İnovasyon Merkezi (EL.K.A.K.) ve Uzun Vadeli Savunma Ekipmanları Planlaması’na dahil ettik. Bu çerçevede Yunanistan topraklarının tamamını koruyacak uçaksavar “Kubbe” ve anti-drone “Kubbe”nin oluşturulmasıyla, komşu ülkelerle olan geri kalmışlığı ortadan kaldırmak önceliğimizdir.”

“Casus Belli” gibi var olmayan sebepler masada kaldığı sürece her türlü olasılığa hazırlıklı olmalıyız”

Yunanistan-Türkiye ilişkilerine de değinen Bakan Dendias şunlara vurgu yapıyor: “Dışişleri Bakanı olarak dönemin mevkidaşım Mevlüt Çavuşoğlu ile birlikte Türkiye’nin depremden etkilenen bölgelerine yaptığım ziyaret sonrasında Ege’de ihlallerin sıfır veya minimum düzeyde olduğu bir gerçektir. Mevcut durum 2019-2022 döneminde yaşananlarla kıyaslanamaz bile. Sahadaki sakinlik açıkça memnuniyetle karşılanıyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan aktif siyasi faaliyetlerden çekildiğinde, Türkiye’nin seçeceği yön konusunda kritik bir yol ayrımında olduğunu unutmamalıyız. Dolayısıyla “Casus Belli” gibi var olmayan sebepler masada kaldığı sürece her türlü olasılığa hazırlıklı olmalıyız.”

“F-4’lerin bulunduğu Andravida hava üssünden birkaç yıl içinde F-35’ler de görev yapacak”

“Yunanistan’ın çok değişik tiplerden savaş uçaklarının olduğu dönemden mümkün olduğunca tekdüzelik çağına geçmesi gerektiğini belirtmiştim. Bu, gelecekte Yunanistan’ın, dünyadaki en homojen ama aynı zamanda en modern savaş filolarından birine sahip olan F-16 Viper, Rafale ve F-35 olmak üzere 200 adet 4.5 ve 5. nesil uçağa sahip olacağı anlamına geliyor.

F-35 için aslında yakın zamanda Yunanistan’ın programa katılımına ilişkin kabul mektubu (LoA) alındı. F-4’lerin yanı sıra Mirage 2000-5 ve F-16 Block 30’ların satın alınmasına ilgi varsa bu memnuniyetle karşılanacaktır. Ancak bunların değiştirilmesinin bir gecede gerçekleşmeyeceği açıkça anlaşılmalıdır. Şunu da unutmamak gerekir ki, bugün F-4’lerin bulunduğu Andravida hava üssünden birkaç yıl içinde F-35’ler de görev yapacak.”

Kipi (Bahçeköy)-İpsala sınır kapısına yapılması planlanan yeni köprünün nihai proje çalışması Haziran ayı sonunda teslim edilecek.

Egnatia Odos A.E.’nin genel müdürü Konstantinos Kuçukos’un Selanik’ten yaptığı açıklamaya göre, Kipi (Bahçeköy)-İpsala sınır kapısına yapılması planlanan yeni köprünün nihai proje çalışmasının Haziran ayı sonunda teslim edileceğini belirtti.

Selanik’te düzenlenen Ortak Planlama ve Proje İzleme Komitesi’nin 9. toplantısı sonrasında yaptığı açıklamalarda, takvime göre yeni sınır ötesi köprü projesinin ihalesi önümüzdeki 6 ay içinde yapılacak ve her iki taraftan da takip edileceğini dile getirdi.

Yeni köprü, 344 metresi Yunanistan topraklarında olmak üzere 811 metre uzunluğunda, üç açıklıklı “ekstra doz” kablolu bir köprü olacak. Her yönde iki adet 2 şeritli trafik ve bir acil durum şeridi, her yöne de yan kaldırım konfigürasyonları olacak.

Uzun yıllardır iki ülkenin ortak gündeminde olan yeni köprü, 26 Ocak 2013’te Egnatia Odos A.E. ile T.C. Karayolları Genel Müdürlüğü arasında imzalanan İşbirliği Anlaşmasıyla tekrar gündeme gelmişti. Yeni köprünün her iki tarafı da ilgilendiren çalışmaları Egnatia Odos A.E. tarafından hazırlanıyor.

Egnatia Odos A.E.’nin genel müdürü Konstantinos Kuçukos son olarak, “Köprünün inşaatı oldukça zor ve mutlaka iki yıllık bir inşaat süresi gerektirecektir, bu dikkate alınmalıdır. Ancak son çalışmayı sonuçlandırmak için çok iyi bir aşamadayız ve inanın bana şunu söyleyebilirim ki bu kolay bir aşama değildi. Son yıllarda büyük çabalar sarf ettik ve açıkçası Altyapı Bakanlığımızın da bunu başardığını söylemeliyiz. Bu konuda çok büyük desteğimiz var ve firma olarak belirlenen Egnatia Odos olarak hem Türk tarafı hem de tabii ki Yunan tarafı için çalışmayı münhasıran yapan bizleriz.” dedi.

 

Başbakan Miçotakis, Türk Turistlerin adalara gelişinden dolayı ekonominin canlandığını ve bunun da bölge halkının ekonomisine katkı sağladığını söyledi.

Midilli’yi ziyaret eden Başbakan Kiriakos Miçotakis Kalloni’de vatandaşlarla hitaben yaptığı konuşmada, yaklaşmakta olan Avrupa Parlamentosu seçimleri ile ilgili partisinin bu seçimlerde de galip geleceğini, Yunan halkının büyük çoğunluğunun ülkenin ekonomik ve diğer konularda Yeni Demokrasi partisi hükümetine ve bizzat kendisine güvendiğini dile getirdi ve bu seçimlerde Midilli adası halkının desteğini istedi.

Başbakan Miçotakis, Türk vatandaşlarının kapıda “Visa Express” uygulaması ile adalara akın ettiğini ve bunun da turizm sezonu öncesinde ada halkına mükemmel sonuçlar getirdiğini söyledi.

Miçotakis Midilli’de yaptığı konuşmasında özetle şunları dile getirdi:

“Visa Express’in uygulanmasının ardından, Türk vatandaşlarının Mart ayı sonundan Çarşamba gününe kadar Midilli’ye gelişleri 2023’e göre %868 oranında artarak, yoğun turizm sezonu öncesinde yerel ekonomiye destek sağladı ve iki halk arasındaki ilişkilerin güçlenmesine yardımcı oldu.

Visa Express başlangıçta yedi günlük bir süreye sahip olacak ve Kos, Midilli, Rodos, Sisam ve Sakız Adası gezileri için geçerli olacak. Nisan ayı sonuna kadar Limni, Leros (İleryos-İleriye), Kalimnos (Kilimli), Kastelorizo (Kızılhisar) ​​ve Simi (Sömbeki) olmak üzere beş ada daha katılacak.

Yerel yetkilileri, Eyalet Başkanını, Belediye Başkanını, Bakanı, tüm Ege adaları için çok önemli bir program başlattıklarından dolayı gerçekten tebrik etmek istiyorum, ancak Kuzeydoğu Ege’ye özellikle önem veriyorum.

Gördüğünüz gibi işe yarayan ve çok etkili çalışan bir program, vizesi olmayan Türk ziyaretçilerin dakikalar içinde vize almasını sağlayan vize kolaylaştırma programıdır.

Bugün bu kadar kolay ve apaçık görünen şeyin uygulanması, Bakan’ın çok fazla çalışmasını ve büyük çabasını gerektirdi; zira bu, şu anda Schengen bölgesi genelinde “yürüyen” tek vize kolaylaştırma programıdır.

Açıkçası, eğer ülkemiz son yıllarda kaybettiği itibarı geri kazanmasaydı, Avrupalı ​​otoriteler ciddi bir ülkeyle karşı karşıya olduklarını anlamasalardı böyle bir programın başlatılması mümkün olmazdı. Schengen bölgesine giriş için vize başvurularını hızlı ve mutlak güvenlikle işleme koymaktır. Bu nedenle daha fazla ziyaretçi bekliyoruz.

Sayın Bölge Başkanı ve Sayın Belediye Başkanımız, programın sonunda 10 ada ve 14 limanı kapsadığını hatırlatayım, geri kalan adalar Nisan ayı sonunda katılacak ve özellikle Midilli için daha fazla ziyaretçi bekliyoruz.

Bunun adanın yerel ekonomisi açısından ne kadar önemli olduğundan bahsetmeme gerek yok. Sanırım bu, Türkiye’den önemli bir ilave turist trafiği gören ilgili tüm acentelerin gülümsemeleriyle de doğrulanıyor.

Son olarak şunu söyleyeyim, bu program aynı zamanda Yunanistan ile Türkiye arasındaki yakınlaşmanın, öncelikle komşularımızla barış ve güvenlik içinde yaşamamızı isteyen ilk kişiler olan adalılar açısından somut gerçek sonuçlarının olduğunun pratik teyididir. Ve tabii ki geçtiğimiz haftalarda başlatılan ve bundan sonra daha da güçlenecek olan bu düzenli iletişimden maddi faydalar da elde edeceğiz.”

Yetkililer tarafından Başbakan Kiriakos Mişotakis’e ayrıca Visa Express kullanan ziyaretçiler için geçiş kapısı olarak faaliyet gösteren veya çalışacak toplam 14 limanda yapılan hazırlıklar hakkında da bilgi verildi; bu sayede denetim için bekleme süresi yolcu başına 15 dakikayı aşmadığı belirtildi.

Dışişleri Bakanı Georgios Gerapetritis’in Pire’den yayın yapan radyo istasyonu “Kanal Bir 90.4 FM” ve gazeteci Haris Pavlidis ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Bakan Gerapetritis Yunanistan-Türkiye ilişkilerine oldukça geniş yer ayırdı.

Bakan Gerapetritis’in Türkiye ile ilgili söyledikleri şu şekilde:

Soru: Dün Avrupa-Türkiye ilişkilerini de ilgilendiren sonuç metni hakkında söylemek prensip olarak çok ilginç. Ankara’dan da tepki geldi. Bu ortamın Başbakan’ın 13 Mayıs’taki ziyaretini etkileyeceğini düşünüyor musunuz?

Cevap Gerapetritis: “Sayın Pavlidis, size şunu söylemek istiyorum. Yunanistan ile Türkiye arasında yapılmaya çalışılan yakınlaşma bence tarihi bir zorunluluktur. İki ülke komşudur, coğrafya gereği birlikte yaşamaya mahkumdurlar. Ve vatana hizmet eden bizler de huzurlu bir mahalleye sahip olmaya çalışmalıyız.

Bu elbette sürekli olarak doğrusal bir yola sahip olacağımız anlamına gelmiyor. Gelişen ilişkiyle ilgili olarak bazı gerilemeler yaşayacağımız anların olacağı kesindir. Bizim için gerginlik yaratacak konular olacak. Sonuçta bizim başından beri temel duruşumuz iki tarafın da pozisyonunun değişmeyeceği yönündeydi. Yapacağımız şey, karşılıklı olarak faydalı olan ve ilişkimizde biraz daha iyi ilerlememize yardımcı olabilecek noktaları vurgulamak olacaktır. Öncelikle göreceli olarak sakin olmamızı sağlayacak, ikincisi ise gerginlikler ortaya çıktığında büyük krizlere yol açmayacak bir durumda olmak.

Her zaman aklımızda tutmamız gereken şey, bir krizin asimetrik olarak bir kazadan, yanlış bir değerlendirmeden, yanlış bir rapordan kaynaklanabileceğidir. Dolayısıyla, bu tür şeylerin olması iyidir, çünkü bunlar olacaktır, krizleri hafifletebilecek vanalara sahibiz.

Başbakan’ın ziyareti ise Sayın Başbakanın da belirttiği gibi 13 Mayıs’ta gerçekleşecek. Tartışacak konularımız var. İki lider tarafından daha fazla talimat verilmelidir. Ziyaret organizasyonu planlandığı gibi normal bir şekilde ilerliyor, umarım güzel ve verimli bir toplantı geçiririz.”

Soru: Sayın Bakan, sonuç metnini okuduğunda ve Başbakan da buna dikkat çekti. Avrupa-Türkiye ilişkilerinin ilerlemesinin Kıbrıs ihtilafındaki gelişmelerden de etkilendiği açıktır. Başbakanın da işaret ettiği bu paragraf var. Avrupa Konseyi tarafından onaylanan ve hem Yunanistan hem de Kıbrıs tarafından memnuniyetle karşılanan metin, Ankara’da tepkilere neden oluyor. Başbakan’ın söylediklerine ek olarak, bunların biraz anlaşılamaz ve abartılı tepkiler olduğundan dolayı büyük ölçüde etkilemeyeceğini düşünüyor musunuz?

Cevap Gerapetritis: “Bakın şu anda vurgulanması gereken en önemli nokta, Avrupa Birliği ile Türkiye’nin verimli bir işbirliği olabilmesi için tartışma aşamasında olduğudur. Batıya yönelmenin hem Avrupa’nın hem de Türkiye’nin yararına olduğunu düşünüyorum. Bunun hem ikili ilişkilerimizde, yani Yunanistan-Türkiye ilişkilerinde, hem de Kıbrıs meselesinde olumlu sonuçlar doğuracağını düşünüyorum.

Sayın Pavlidis, Yunanistan ve Kıbrıs’ın hâlihazırda katıldığı Avrupa Birliği gibi uluslarüstü bir örgütten bahsettiğimizde, gündemi büyük ölçüde üye devletlerin belirlediğini söylemeye gerek yok. Dolayısıyla Avrupa-Türkiye ilişkileri ile Kıbrıs sorunundaki ilerleme arasındaki bağlantı bana göre tamamen mantıklıdır. Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin (Güney Kıbrıs) her düzeyinde katılımı tam olarak içeren Avrupa müktesebatına saygı göstermelidir. Avrupa-Türkiye ilişkilerine ilişkin iki paragrafın yer alması önemlidir. Avrupa-Türkiye ilerlemesinin üye devletin, yani Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik ve haklarına tam saygı gösterilmesi anlamına gelmesi gerektiğini söylemeye gerek yok diye düşünüyorum.”

Soru: Sayın Gerapetritis, hatta bugün bir gazetenin baş sayfasında da var, Yunanistan neden Atina Bildirgesi’nin ihlalini kınamıyor?

Cevap Gerapetritis: “Tüm saygıyla şunu söylememe izin verin. Atina Bildirgesi çünkü bunun üzerinde çok çalıştık ve ben de şahsen üzerinde çalıştım. İki ülkenin pozisyonlarının değişmediğine dair bir atıfta bulunulduğu açıkça belirtiliyor. İki ülkenin hukuki pozisyonlarının, temel pozisyonlarının değişmemesi anlamında, taraflarca kabul edilmesi gerekiyor. Hem Yunanistan’ın hem de Türkiye’nin hukuki konumu devam ediyor.

Atina Bildirgesi’yle değişen şey, bu farklılıkların dostane bir şekilde çözümlenmesi yönünde anlaşmaya varmamızdır. Dolayısıyla Atina Deklarasyonu, herhangi bir uluslararası anlaşma gibi, sözleşme taraflarının temel hukuki konumlarından vazgeçtikleri anlamına gelmiyor. Yunanistan, Uluslararası Hukuka ve özellikle Deniz Hukukuna dayalı temel pozisyonlara sahiptir. Kendi egemenliğine giren konularda hiçbir tartışmayı kabul etmeyecektir.

Türkiye’nin iddia ettiği askersizleştirmeyi, gri alanları, ne de Trakya’daki (Batı) dini Azınlığı asla tartışmayacağız. Türkiye bu konuların bazılarında temel bir duruşa sahip olduğu için bunu koruyabilir. Açıkça bunlardan taviz vermiyor. Öte yandan, bu pozisyonların belirli bir bağlam içerisinde ifade edilmesi ve üretilen gerilimin her zaman hafifletilmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini de anlıyoruz.

Hiçbir Yunan hükümeti gelip böyle bir haktan feragat etmeyi kabul edemez. Aynı şey Türkiye için de geçerli. Dolayısıyla Atina Bildirgesi’nin aynı zamanda tarafların temel konumlarından çekilmesi anlamına da geldiğini ifade eden okumanın tamamen yanlış olduğunu söylememe izin verin.”

Soru: Siz netsiniz. Şimdi gelelim çok konuşulan ve gerilime de neden olan bir konuya. Bugün Başbakan Midilli’de olacak. 8 Nisan’da yanılmıyorsam Bakanlığınız tarafından Ege ve İyon Denizlerinde iki büyük deniz parkının yapılacağı duyuruldu. Bir yandan tek taraflı başarılardan bahseden, bir yandan da temkinli davranan Türkiye’den tepki geldi. Şimdi bunu nasıl açıklıyorsunuz Sayın Bakanım? Neden böyle bir tepki? Özellikle İyon için mi?

Cevap Gerapetritis: “Bu konuya aşırı tepki verildiğini düşünüyorum. Veriler çok spesifiktir. Yunanistan, Atina’da çok geniş bir katılımla, 120’den fazla uluslararası delegasyonla gerçekleştirilen ve büyük bir başarı ile taçlandırılan 9. Okyanuslar Konferansı kapsamında ve tarafların üstlendiği çevresel taahhütler açısından ülkemizi de yaratma taahhüdünü üstlenmiştir. Biri İyon’da, biri Ege’de olmak üzere iki büyük deniz parkı.

Ülkemizin egemenlik ve egemenlik haklarının kullanılmasının bir parçası olan bu parklar henüz imar edilmemiştir. Bunlar, deniz türlerinin korunması ve genel olarak suların korunması ile ilgili çevresel kriterler bağlamına yerleştirilecektir. Temel egemenlik haklarımız üzerinde kesinlikle hiçbir etkisi yoktur ve Yunanistan bu hakların herhangi birinden asla feragat edemez.

Bu konuda Türkiye’nin yansıttığı tepkinin oldukça abartılı olduğunu düşünüyorum. Bunun kendi işbirliğimiz üzerinde maddi bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Ve her halükarda bu bizi imar yapmaktan alıkoymayacak çünkü bu, size söylediğim gibi tamamen çevresel kriterlere göre belirlenecek.”

Savunma Bakanı Dendias Kumçiftliği’nde askeri lojmanların temel atma törenine katıldı.

Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias, Savunma Bakanlığı Konut Programı (Askeri Lojmanlar) çerçevesinde temel Kumçiftliği’nde (Orestiada) temel atma törenine katıldı.

Yeni askeri konutların temel atma töreninde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Dimitrios Houpis ve Kara Kuvvetleri (GES) komutanı Korgeneral Georgios Kostidis ve 4. Kolordu’ya bağlı bölgedeki kuvvet komutanları, Milletvekilleri ve Yerel Yöneticiler hazır bulundu.

Bakanlığın Konut Programı sayesinde Silahlı Kuvvetlerin subaylarına çok önemli dolaylı bir mali destek sağlandığını ifade eden Dendias şunları dile getirdi:

“Bugün Orestiada’da (Kumçiftliği) 13 dairelik yeni bir kompleksin temeli atılması vesilesiyle başlıyoruz ve buradan Savunma Bakanlığı’nın iddialı bir konut programını duyuruyoruz. Buradan başlayan her şey semboliktir. Personelin mali kayıplarının bir kısmını telafi edecek dolaylı faydalar sağlamaya çalışıyoruz. Önümüzdeki iki yıl içinde Trakya’da (Batı) 200’ün üzerinde konut inşa edilecek ve yöneticilerimizin mevcut konutları neredeyse yüzde 40 oranında artırılacak ve onların yaşam koşullarının iyileştirilecek”.

Sofulu’ya da askeri lojman

Öte yandan Sofulu (Sufli) Belediye Başkanı Panagiotis Kalakikos, bölgede bulunan Savunma Bakanı Nikos Dendias ile bir araya gelerek Sofulu Belediyesi’nde silahlı kuvvetler mensupları için Askeri lojmanların inşa edilmesini talep etti.

Başkan Kalakikos  Dendias ile yaptığı görüşmede kendisine, Sofulu Belediyesi sınırları içinde iki Tugay (50’inci ve 7’inci Tugay) bulunmasına rağmen Sofulu bölgesinin yeni programdan hariç tutulduğuna dikkat çekti. 1. Etapta, 100 milyon euro bütçeli Batı Trakya’nın 5 şehrinde ve Ege’nin 13 adasında olmak üzere 54 komplekste 702 daireyi kapsayan yeni programda olmamasından dolayı haksızlık yapıldığını aktardı.

Bakan Dendias, konunun derhal incelenip Sofulu Belediyesi bölgesinin de inşaat programına dahil edilmesi talimatını vereceğini söylediği belirtiliyor.

Savunma Bakanı Nikos Dendias Dedeağaç’a geldikten sonra ilk olarak Yeni Demokrasi Partisi Evros Milletvekili Hristos Dermencopulos ile birlikte Dedeağaç Belediye Başkanı Yiannis Zambukis ve Dedeağaç Metropoliti Anthimos’u ziyaret etti.

 

Yunanistan ile Türkiye arasında başlatılan iyi ilişkiler, askeri alanda da meyvelerini vermeye başladı.

Yunanistan ile Türkiye arasında başlatılan iyi ilişkiler askeri alanda da meyvelerini vermeye başladı. İki ülke arasında uzun zamandan beri belirli aralıklarla “Güven Artırıcı Önlemler” kapsamında bir Ankara’da, bir Atina’da heyetler arası toplantılar yapılıyor. Bu toplantılardan biri daha 22 Nisan Pazartesi günü Atina’da yapılacak.

Ancak bu toplantı öncesinde “Güven Artırıcı Önlemler” kapsamında Yunanistan’ın Meriç (Evros) ilinde konuşlu 3’üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Vardis Harkianakis ve beraberindeki heyet üyeleri ile birlikte Edirne’deki 54’üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı’nı ziyaret etti.

Türkiye Milli Savunma Bakanlığı (MSB) tarafından yapılan açıklamada, Türkiye-Yunanistan arasında “Güven Artırıcı Önlemler” kapsamında Türkiye’ye gelen Yunanistan askeri heyetinin 54’üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı’nı ziyaret ettiği bildirildi.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Türkiye-Yunanistan arasında Güven Artırıcı Önlemler kapsamında, Yunanistan 3’üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Vardis Harkianakis, Yunanistan Savunma Ataşesi Albay Georgios Bellos ve Yarbay Georgios Aleksopoulos 16 Nisan 2024 tarihinde 54’üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanlığımızı ziyaret etti.” İfadeleri kullanıldı.

Sırasıyla Keşan’daki 4’üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanı bugün veya yarın, Güven Artırıcı Önlemler kapsamında Dedeağaç bölgesi Ferecik (Feres) kasabasındaki 31’inci Mekanize Piyade Tugayı’nı ziyaret etmesi bekleniyor.

Son olarak 22 Nisan Pazartesi günü, Güven Artırıcı Önlemler (GAÖ) amacıyla Yunanistan ve Türkiye’den heyetlerin katılımıyla Atina’da bir toplantı yapılacak.

Türkiye-Yunanistan Arasında Güven Artırıcı Önlemler kapsamında, Yunanistan 3’üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Vardis Charkianakis, Yunanistan Savunma Ataşesi Albay Georgios Bellos ve Yarbay Georgios Alexopoulos 16 Nisan 2024 tarihinde 54’üncü Mekanize Piyade Tugay… pic.twitter.com/jUZJoWGPmv

— T.C. Millî Savunma Bakanlığı (@tcsavunma) April 18, 2024

Yunanistan’da hükümet sözcüsü Pavlos Marinakis, “Egemenlik haklarımızdan geri adım atmayacağız.”

Başbakan Miçotakis’in Ege ve İyon denizinde deniz parkının kurulmasına ilişkin duyurusundan sonra Türkiye’nin tepkisine, Selanik’teki siyasi editörlerin brifinginde bir gazetecinin sorusu üzerine hükümet sözcüsü Pavlos Marinakis, “egemenlik haklarımızdan geri adım atmayacağız” ifadelerini kullandı.

Hükümet sözcüsü Pavlos Marinakis şunları dile getirdi:

“Bu tamamen çevresel amaçlar içindir. Pozisyonlarımız belli, diyaloğu sürdürme isteğimiz belli, egemenlik haklarımızdan geri adım atmadığımız biliniyor ve ülkemizin sorunun çözümüne derinden inandığını tarih boyunca kanıtladık. Bu davada MEB ve kıta sahanlığının belirlenmesi konusunda çeşitli anlaşmazlıklar var; uluslararası hukuka ve deniz hukukuna dayalı olarak hâlâ katetmemiz gereken uzun bir yol var.

Dolayısıyla tekrar ediyorum, tüm bu eylemler, tüm bu hareketler açıkça çevreyi korumaya yöneliktir, daha geniş anlamda ülkedeki tüm hareketler çevreci bir yapıya sahiptirler. Ve tabii ki Yunanistan egemen bir ülkedir, egemenlik haklarından vazgeçmiyor ve komşu ülkeyle ilişkilerde diyaloğu sürdürüyoruz ve devamına inanıyoruz”.

Girit savaşa mı hazırlanıyor? Girit merkezli neakriti.gr internet haber gazetesi sığınaklar konusu ile ilgili bir haber yayınladı.

Girit merkezli neakriti.gr internet haber gazetesinde yer alan bir habere göre, Girit’in Kandiye (İraklio) Belediyesi’nin savaş sığınakları aradığı ileri sürülüyor.

Haberde şu ifadelere yer veriliyor:

“İkinci Dünya Savaşı sırasında kullanılanlar ve savaştan sonra inşa edilenler hariç, sığınaksız kalan İraklion (Kandiye) halkı, kendilerini bir savaş durumunda koruyamayacak durumda buluyor. Tüm vatandaşları barındıracak ve koruyacak yeterli alan yok. Ve var olanlar da insanların uzun süre saklanabilmesini sağlayacak donanıma sahip değil.

Böylece, Kandiye’nin yetkili Belediye başkan yardımcısı Marinos Pattakos’un neakriti.gr’ye açıkladığı üzere, hükümet kararıyla bir Sivil Savunma Ofisi kuruldu ve vatandaşları koruyacak yeni barınakların inşası için alanların araştırılması için çalışmalar başladı.

Özellikle neakriti.gr’ye konuşan Kandiye Belediyesi Sivil Koruma Belediye Başkan Yardımcısı Marinos Pattakos şu açıklamayı yaptı:

“Ukrayna savaşından bir yıl sonra ve Gazze savaşından önce Milli Savunma Bakanlığı’ndan kuruluş genelgesi geldi. Sığınaklar var ama bunlardan kimsenin haberi yok. Anladığınız gibi bunlar ulusal güvenlik nedeniyle gizli tutuluyor. Gerekirse elbette halk bilgilendirilecek. Umarım hiçbir zaman gerekmez.

Şimdiye kadar sığınak alanlarının sorumluluğu ve bakımı Eyalet Başkanlığındaydı. Artık Belediyelerle işbirliği yapılarak diğer uygun yerlerin yeniden tanımlandığı, güncellendiği ve araştırıldığı görülüyor.

Belediye olarak bizim elimizde olan tek şey Sivil Koruma ve deprem sonrasında bölge sakinleri için geçici barınma ve konaklama yerleriydi. Ama şu anda bahsettiğimiz sığınaklar, hava saldırısına karşı halkı korumaya yönelik.

Sığınaklar her zaman yeraltındadır. Örnek olarak bodrum katı olan Kültür Merkezi’ni ele alalım. Ayrıca tüm yer altı otopark istasyonları sığınak olarak belirlenebilir. Ancak şunu açıkça belirtelim ki mevcut alanlar nüfusun ihtiyacını karşılamaya yetmiyor.

Peki bir şey olursa Allah’ın inayetinde mi olacağız? Bu nedenle barınakların yapılması gerekiyor. Ve böylece artık şimdiden geleceğe hazırlanıyoruz. İşte bu yüzden Belediyelere Savunma Ofisleri kurmalarını ve onları oyuna dahil etmelerini söylediler. Henüz dahil etmediler. Devlet, Emniyet, Ordu, Belediyeler ve Eyalet bu alanların inşası için birlikte çalışacak.

Devlet yetkililerinin bu aşamada bir şeyden korkmuş olabileceğini düşünmüyorum. Ancak devletin her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olmaya çalıştığına inanıyorum.

Alman işgali sonrasında da böyle yapmışlardı. İkinci Dünya Savaşı’nın etkileri taze olduğundan, barınakların yetersiz kalmasından ve benzer etkilerin bir daha yaşanmaması için bazı barınaklar yapılmıştı.

Mesela limanda benim de çalıştığım dönemde Neoria’da eski pasajlarımız vardı. Acil bir durumda liman bölgesinde bulunan ve çalışmakta olanların can güvenliği için buralara sığınmak zorunda kalıyorlardı.”

Girit’te 140 hava saldırı sığınağı var. Sivil Korumadan Sorumlu Eyalet Başkan Yardımcısı Giannis Leontarakis’in neakriti.gr’ye verdiği bilgiye göre bunlardan 70’i Kandiye’de.

Leontarakis şunları söylüyor: “Halkın bu barınaklarla ilgili bilgilendirilmesi meselesi tamamen askeri liderliğin işidir. Hatta Milli Savunma Bakanlığı’ndan belli aralıklarla gelip Girit’in çeşitli yerlerinde kontroller yapıyorlar. Mesela Timpaki sahilinde buna benzer pek çok sığınak var. Bugün bu sığınaklar halkı bir veya iki saatliğine barındırabilir ve koruyabilir. Ancak örneğin elektrik sağlayacak donanıma sahip değiller. Gerekli donanıma sahip barınak yok.”

“Sirenlerin sayıları arttırılacak, kentin her yerinden duyulmuyor”

Bu arada geçtiğimiz günlerde sirenlerle ilgili yapılan test çalışmasında yaşadıkları bölge nedeniyle sirenleri duymadıklarını belirten çok sayıda kişi vardı. Sirenlerin deneme amaçlı değil de savaş nedeniyle çalması durumunda endişelerini ve şikâyetlerini dile getirdiler.

Marinos Pattakos ise, “Sirenler şehrin her yerinde duyuldu, ama bazı bölgelerde duymadıklarını söyleyenler sitem ediyorlar. Gerçek şu ki sirenler banliyölerde değil şehir merkezinde duyuldu. Ve Kandiye’nin tüm kentsel kompleksini kapsamak istiyorsak daha fazlasının kurulması gerekiyor.” Dedi.

İskeçe Türk Birliği’nde (İTB) görev dağılımı yapıldı. 14 Nisan 2024 Pazar günü gerçekleştirilen İskeçe Türk Birliği Genel Kurulu’ndan sonra görev dağılımı yapıldı.

Genel Kurul Başkanı Hasan Boşnak’ın başkanlığında 15 Nisan 2024 Pazartesi günü görev dağılımı gerçekleştirildi.

Buna göre İskeçe Türk Birliği Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu şu şekilde oluştu:

YÖNETİM KURULU

Başkan: Ozan AHMETOĞLU

Asbaşkan: İsmet TÜCCAR

Genel Sekreter: Zeynur BARGAN

Kasadar: Barış OSMANOĞLU

Üye: Aydın CAMBAZ

Üye: İpek SALİHOĞLU

Üye: Seher AHMET

DENETİM KURULU

Başkan: Murat SEBAHATTİNOĞLU

Üye: Levent İMAM

Üye: Hüsniye ARABACIOĞLU

Hasan Boşnak’ın divan başkanlığı ve Binnur Osmanoğlu ile Merve Kara’nın yazmanlık görevini yaptığı Genel Kurulda 411 oy kullanıldı. Yönetim ve Denetim kurulu adayları ile aldıkları oylar şöyle oluştu:

YÖNETİM KURULU ADAYLARI

1- Ozan AHMETOĞLU: 351 oy

2- İsmet TÜCCAR: 283 oy

3- Aydın CAMBAZ: 238 oy

4- İpek SALİHOĞLU: 199 oy

5- Barış OSMANOĞLU: 194 oy

6- Zeynur BARGAN: 176 oy

7- Seher AHMET: 172 oy

DENETİM KURULU ADAYLARI

1- Murat SEBAHATTİNOĞLU: 236 oy

2- Levent İMAM: 230 oy

3- Hüsniye ARABACIOĞLU: 219 oy

Başbakan Kiriakos Miçotakis, Avrupa Parlamentosu Milletvekili adaylarını açıkladı.

15/4 Pazartesi günü öğleden sonra Atina Konservatuar salonunda düzenlenen özel bir etkinlikte açıklanan 42 ismin içinde Gümülcineli Giannis Vezirgiannidis, İskeçeli Dr. Nurcan Suloğlu aday listesinde bulunuyor.

Yeni Demokrasi partisinin AP Milletvekili adayları şu isimlerden oluşuyor:

1) Αβραμίδου Σεραφίνα -υπεύθυνη προγραμμάτων του Animal Action Greece

2) Αγγελόπουλος Μιχάλης -δικηγόρος πρώην δήμαρχος Σάμου

3) Βανέσα Αρχοντίδου -πρέσβειρα του Ευρωπαϊκού Συμφώνου για το Κλίμα και αλπινίστρια

4) Αυτιάς Γιώργος – δημοσιογράφος

5) Γιάννης Βεζυργιαννίδης – μηχανολόγος μηχανικός πρόεδρος ΔΕΕ Ροδόπης

6) Βόζεμπεργκ Ελίζα -ευρωβουλευτής και δικηγόρος

7) Δάκης Γιώργος- πρ. Περιφερειάρχης δυτ. Μακεδονίας

8) Δεκόλης Γιάννης -Κτηνοτρόφος

9) Δήμας Πύρρος -Ολυμπιονίκης

10) Δούνια Νόνη- πρ. Βουλευτής ΝΔ ελ. Επαγγελματίας

11) Εξαδάκτυλος Θανάσης-γιατρός πλαστικός χειρουργός

12) Ζαμπούκας Ανδρέας- δημοσιογράφος

13) Καρανικόλας Σπύρος -δικηγόρος

14) Καραχάλιος Θεόφιλος -Γιατρός

15) Κατσαούνης Δημήτρης -ομογενής από Καναδά

16) Κεφαλογιάννης Μανώλης-πρ. υπουργός ευρωβουλευτής

17) Κοντοζαμάνης Βασίλης πρώην Αναπληρωτής Υπουργός Υγείας

18) Καλλέργη-Κουρή Όλγα -Μαιευτήρας -γυναικολόγος

19) Κουτσουπιά Μαρία- Ωραιοζήλη -δικηγόρος

20) Κρυσταλίδου Πίστη -πρόεδρος Win Cancer

21) Κυμπουρόπουλος Στέλιος-ψυχίατρος, ευρωβουλευτής

22) Μεϊμαράκης Βαγγέλης- ευρωβουλευτής πρώην υπουργός

23) Μελέτη Ελεονώρα-παρουσιάστρια δημοσιογράφος

24) Μουρούτης Γιώργος εκδότης -δημοσιογράφος

25) Μπελέρης Φρέντι -εκλεγμένος δήμαρχος Χειμάρρας

26) Μπλιούμης Γιώργος -επίτιμος αρχηγός ΓΕΑ

27) Ναούμης Νικόλαος -Διεθνολόγος

28) Ορέστης Ομράν Κουκουβιτάκης -δικηγόρος

29) Παράσχου Αντρη – Δικηγόρος

30) Πατουλίδου Βούλα -Ολυμπιονίκης

31) Ρογδάκη ‘Αννα Μαρία- πρόεδρος Ένωσης γυναικών Πάτρας

32) Σακκελάρης Βασίλης -αν.Γ.Γ της νεολαίας του ΕΛΚ

33) Σέρμπος Σωτήρης -Διεθνολόγος

34) Σούλογλου Νουρτζάν – Γιατρός

35) Σπυράκη Μαρία-ευρωβουλευτής δημοσιογράφος

36) Στέφος Νίκος-δημοσιογράφος

37) Τρακατέλη Λυδία- Αντωνία -Αρχαιολόγος

38) Τσιόδρας Δημήτρης-Δημοσιογράφος

39) Τσουχαντάρης Αθανάσιος -αντιπρόεδρος ΣΑΕ Ωκεανίας

40) Φλέσσα Βίκυ-Φιλόλογος-δημοσιογράφος

41) Χριστοπούλου-Παναγιώτα Νιόβη-δικηγόρος Νέας Υόρκης

42) Χριστοφιλοπούλου Ευη -πρ. υπουργός, καθηγήτρια