“Bu Atmosfer Varken Ziyaretlerin Faydalı Olacağını Düşünmüyorum”

Savunma Bakanı Panagiotopulos ilk kez bu kadar açık ve çok konuştu. Mevkidaşı Akar ile açık iletişim hattı olduğunu söyledi ve “olması gerekir” dedi.

Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panagiotopulos Action24’ün tv’nin “Sabah Kuşağı” programına konuk oldu. Bakan Panagiotopulos, program sunucuları Anna Livathinu ve Giorgos Kakusis’in sorularını yanıtladı.

BİRLİK Gazetesi olarak bu söyleşiyi siz okuyucularımız için derledik:

Giorgos Kakusis: Şimdi, Erdoğan’ın revizyonizm krizi yaşadığı bir dönemde Savunma Bakanı olma şansızlığına sahipsiniz.

Panagiotopulos: “Her şeyden önce şansızlık olarak görmüyorum.”

Giorgos Kakusis: “Peki nedir?

Panagiotopulos: “Bunu bir provokasyon olarak görüyorum. Neyse ki şansımıza bizim için Hükümet ve Silahlı Kuvvetlerdeki herkes bunu böyle gördü.”

Giorgos Kakusis: Doruğa ulaştı mı? Bununla işimiz bitti mi? Size göre en kötüsü geride mi kaldı?

Panagiotopulos: “Provokasyonlar çok yoğun düşmanca, provokatif söylemler düzeyinde devam ediyor. Bunlar durmadı. Sahada daha az görüyoruz. Bir tür ateşlemeye götürülmeyeceğimize inanmak istiyorum ama bunun olmaması için Silahlı Kuvvetlerin, vatanın caydırıcı gücünü sürdürmesi gerekiyor.

Ve güçlü ve caydırıcı Silahlı Kuvvetleri, kendilerini donatan, yani silah sistemlerini yükselten, yenilerini alan, mevcut olanları koruyan ve çok iyi durumda tutan, ancak aynı zamanda ortaklarla önemli ittifaklar kurma ve güçlendirme çabalarını yoğunlaştıran Silahlı Kuvvetler olarak görüyorum. NATO, Avrupa Birliği, bölge, Doğu Akdeniz her düzeyde. Ve bunun son üç yıldır çok yoğun bir şekilde gerçekleştiğini ve faydalarının somut olduğunu düşünüyorum. Ama çaba devam ediyor, durmuyor.”

Giorgos Kakusis: Bakalım bu nasıl tamamlanacak, biz de anlayalım. Öncelikle yanılmıyorsam birkaç gün önce bir “Rafale” daha geldi ve yıl sonuna kadar bir miktar daha bekliyoruz. Doğru mudur?

Panagiotopulos: “Evet! Yunanistan’ın almak üzere anlaştığı toplam 24 adet “Rafale”den ikinci altısı da teslim aşamasında. İlk ikisi geldi, geçen gün üçüncüsü geldi ve yılın başında bir tane daha bekleniyor. İkinci altıda toplam altı tane daha. 2023’te üçüncü altı vb.”

Giorgos Kakusis: Peki, bir yıl içinde Hava Kuvvetleri envanterinde kaç adet olacak?

Panagiotopulos: “On ikiyi, yani almayı kabul ettiğimizin yarısını tamamlamış olacağız.”

Anna Livathinu: Diğerleri?

Panagiotopulos: “Geri kalanı, 2023’te altı adet ve ertesi yıl altı tane daha, toplamda 24 “Rafale.”

Giorgos Kakusis: Donanma, önümüzdeki birkaç haftanın haberi sanırım, çünkü herkes gemi seçiminin ne olacağını görmek için bekliyor. Ve öyle görünüyor ki, savunma diplomasisi alanında şimdi kiminle gideceğimizi ve muhtemelen daha sonra kiminle gideceğimizi görmemiz gereken hamleler oldu.

Panagiotopulos: “Donanmanın güçlendirilmesi konusunun sadece Türkiye ile olan durum nedeniyle zorunlu olmadığını söyleyebilirim, bunu muhatabıma da çok cesurca söyledim. Donanma fırkateynleri belli bir yaşta, 40 yaşında gemilerdir. Dün, yarın Donanma’nın koruyucu Aziz Nikolaos’un yortusu nedeniyle kendi şehrim olan Kavala’da bir tanesine binme sevincini yaşadım. Hollanda yapımı eski S tipi gemilerinden “Nikiforos Fokas” adlı 40 yıllık bir fırkateyn Kavala limanına yanaştı. Her durumda, savaşmaya değer fırkateynleriniz olduğunda, Tanrıya şükür ama 40 yaşında, Filonun eskiyen gemilerini değiştirmek için yavaş yavaş harekete geçmelisiniz. Bu bağlamda, bildiğiniz gibi, Fransızlarla zaten son teknoloji ürünü üç fırkateyn satın almak için anlaştık, ilki şu anda Fransa’da Yunan Donanması için inşa ediliyor, söz konusu “[email protected]”. Bir tane daha edinmenin bir alternatifi var. Bundan sonraki ana programlarda da uygulayıp uygulamayacağımıza henüz karar vermedik.

Nispeten yeni gemiler olan ancak henüz 30-35 yaşında olan “MEKO” tipi dört fırkateynin modernizasyonuna devam etmek için nihai kararı vermektir. Bu karar ilerliyor, geçen gün Donanma ekibi orijinal üreticisi olan bir Alman şirketi ile gitmeye karar verdi. Ve ayrıca alternatife bağlı olarak üç veya dört korvetin satın alınması. Korvetler biraz daha küçük gemilerdir, ancak bir o kadar önemli ve savaşmaya değerdir. Esasen küçük fırkateynlerdir.

Giorgos Kakusis: Füze botlarından büyük, fırkateynlerden küçük…

Panagiotopulos: “Evet, uzunluğuna yüz ve fazlası metre ekleyin. Fırkateyn yüz yirmide, fark küçük. Silahlar ve sistemler neredeyse aynı.”

Giorgos Kakusis: Bir haber de alalım. Orada nereye yöneliyoruz ne  yapıyoruz? ne zaman?

Panagiotopulos: “Yani Deniz Kuvvetleri zaten orayı değerlendiriyor ve kolay bir süreç olmayacak, çünkü detaylar çok sınırlı ve öneriler de çok iyi. Bu yarışmanın iki finalisti, diyebilirim ki, Fransızlar ve İtalyanların nihai tekliflerini değerlendiriyor. Teklifler Donanmanın eline ulaştı. Geçen hafta firma temsilcileri tarafından da bana sunuldu. Bence sonuçta önemli olacak şey iki parametrenin ağırlıklandırılmasıdır. Birinci parametre bu alımın diğer bir deyişle, kim en uygun koşulları sunarsa, kesinlikle avantajlı bir konumdadır, çünkü bu programın maliyeti nedeniyle, hesapladığımız yaklaşık 1,5 milyar, zaman derinliği içinde geri ödeme esnekliğine sahip olmasını istiyoruz. Tüm programlarda olduğu gibi, planlamaya, mali marjlarımıza dahil edebilmek için bunu arıyoruz.”

Anna Livathinu: Bunun bir takvimi var mı sayın Bakanım?

Panagiotopulos: “Geri ödeme süresi, on yıl veya daha fazlası açısından mümkün olan en iyi teklifi istiyoruz…”

Giorgos Kakusis: En iyi fon kimde?

Panagiotopulos: “Gerçeği söylemek gerekirse, teklifleri değerlendirelim, ancak marjinal olarak birbirlerine yakınlar. Bir de özellikle önemli olan başka bir parametre var, bu gemilerden bazılarını Yunan tersanelerinde inşa etme olasılığı.”

Giorgos Kakusis: Kim sunuyor?

Panagiotopulos: “Her ikisi de bu tür özellikler sunuyor. Fransızlar daha fazla Skaramanga tersaneleriyle, İtalyanlar ise Elefsina tersaneleriyle işbirliği yaptı. Bugüne kadar çözülemeyen bir sorun olan her iki tersane de bugün hayatına girmiş, planlayıp uygulayabilen bir yatırımcıya sahip diyebilirim. Bu sorunu rayına oturtmamızın neredeyse üç yıl sürdüğünü hatırlıyorum, ancak yirmi yıl boyunca hiçbir şey yapılmadığını ve daha da kötüleştiğini ekleyeceğim. Bu nedenle, yatırımcı yatırım yapmak istediği sürece her iki tersanede de gemi inşa işi yapılabilir. Korvet yapmak için hemen yarın faaliyete geçemezler. Ancak bu artık mümkün, bu nedenle her iki şirket de iki tersanenin yatırımcısıyla veya her bir yatırımcısıyla kapsamlı görüşmeler yaptı ve çözümler sunuyor. Bu programa bir Yunan tersanesinde gemi yapımını da dahil etmek istiyoruz. Tabii ki de ilk gemi olmayacak kesin, ilk korvet olmayacak. Ancak ikincisinden itibaren Yunan tersanelerinin de katılımı olacak ve bence bu çok önemli. Yerli gemi inşa endüstrisinin eylem halindeki dirilişidir.”

Giorgos Kakusis: Şimdi, söylediğinizi doğru anladıysam, yani birincisi burada yapılmayacak, ama ikinciden itibaren burada yapılacak, muhtemelen onu kimin teklif ettiğini de bilmeliyiz…

Panagiotopulos: “Hem Fransız önerisi hem de İtalyan önerisi, bir Yunan tersanesinde gemi inşa edilmesini sağlıyor.”

Anna Livathinu: Buna ne zaman karar vereceksiniz sayın Bakan? Ne zaman bir cevap alacağız?

Panagiotopulos: “Yıl içinde bile nihai kararı vereceğimizi düşünüyorum. Her iki çözüm de Donanma tarafından belirlenen ihtiyaçları karşılama açısından mükemmel çünkü Kurmayların bize söylediklerini dinliyoruz. Genel planın Genelkurmay Başkanlığı, Genelkurmay Başkanı ve ekibi tarafından hazırlandığını ve oluşturulduğunu hatırlatırım, Kurmay Başkanları ihtiyaçları ve operasyonel gereklilikleri belirledi ve nihai düzenlemeye geçerek biz de teklifi Başbakana sunduk. Başbakan onayladı, yeter ki yapılandırılsın, maliyetlendirilsin, önceliklendirilsin ve oradan uygulamaya geçelim dedi. Bu bizim işimiz.”

Anna Livathinu: Emekli Amiral Apostolakis’in çıkıp “iki ülke, Yunanistan ve Türkiye arasında bir şeyler başlarsa en azından başlangıçta yalnız kalırız” dediğini duyduk. Ne dersiniz sayın Bakan?

“Ukraynalılar sahada yalnız savaşıyor”

Panagiotopulos: “Öncelikle Sayın Apostolakis’e katılmadığımı söyleyemem, sonuçta yangın durumunda düşmanla savaşırsınız. Şu anda Ukraynalılar Ruslarla savaşıyor. Birçok ülkeden çok büyük, çok önemli yardımlar alıyor olabilirler ama sahada yalnızlar. Öncelikle caydırıcılığın çok önemli olduğunu ve Yunanistan’ın son yıllarda caydırıcılık ayak izini güçlendirmek için birçok adım attığını söylediğim için bu noktaya gelmenin zor hatta imkansız olduğunu düşünüyorum. Silahlı Kuvvetler savaşır durumdadırlar, yeteneklidirler, işlerini çok iyi bilirler. Bizim işimiz Silahlı Kuvvetlerin işlerini yapmasına yardımcı olmaktır. O andan itibaren, gerek çok taraflı planlar gerekse ikili temaslar şeklinde, ülke ittifaklarının birçok düzeyde inşa edilmesinin son dönemde önemli sonuçlar, önemli faydalar sağladığına inanıyorum. Bir ülke Fransa ile, diğer şeylerin yanı sıra, üçüncü bir tarafça bir saldırı durumunda karşılıklı savunma yardımı maddesi sağlayan, Savunma alanında yürürlükte olan bir stratejik işbirliği anlaşması olduğunu hatırlatmak isterim. Bu durumda ülke diğerine askeri olarak yardım eder. Bu küçük bir şey değil ve zaman içinde güçlü olan stratejik bir ittifak istiyorsanız, bence bu bir yükseltmedir. Amerika ile MDCA olarak adlandırılan karşılıklı savunma anlaşması, Amerikalıların zaten önemli miktarlarda yatırım yaptıkları Yunan topraklarındaki altyapının ortak kullanımıyla ülkemizde güvenliğin yükseltilmesi umutları veriyor, böylece bu altyapılar yükseltilebilir. Geçen yılın büyük “başarı öyküsü” olan ve Ukrayna’daki dramatik gelişmeler ve bunun sonucunda kazandığı stratejik önem nedeniyle Suda’nın en önemli örneği Dedeağaç limanıdır. Başka da var…”

Giorgos Kakusis: “Bir gece gelebiliriz” sözünü duyunca aklınıza ne geliyor? Ve Akar’a söylemiş olsanız bile nasıl hissediyorsunuz?

Panagiotopulos: “Özel olarak çok şey söyledik. Bence doğru yöndeydi çünkü Türk mevkidaşımla açık bir iletişim hattımız var.”

Anna Livathinu: İlişkiniz nasıl?

“Akar ile aramızda açık bir iletişim hattı var, olması gerekiyor”

Panagiotopulos: “İlişkimizin oldukça iyi olduğunu düşünüyorum. Gerekirse, ihtiyaç duyulan her yerde birbirimizle mesaj alışverişi yapma özgürlüğüne sahibiz. Nezaket mesajları da dahil. Yani birkaç gün önce terör saldırısı olduğunda başsağlığı dileyen bir mesaj göndermiştim. Bunun için bana teşekkür etti. Orada o işini yapıyor, ben de işimi yapıyorum. Hükümeti işini yapıyor, benim Hükümetim işini yapıyor.”

Giorgos Kakusis: Aranızda “turuncu bir telefon” var mı? 

Panagiotopulos: “Açık bir iletişim hattı var…”

Giorgos Kakusis: Daha önceler Dışişleri Bakanlığı ve iki Dışişleri Bakanı arasında olduğu gibi, Yunanistan-Türkiye ilişkilerinde ne olursa olsun konuşulurdu.

Panagiotopulos: Var ve olması gerekiyor. Ve bir kriz durumunda, bu krizin düşürülmesi yönünde, anında iletişimin olması iyi olur diye düşünüyorum. O andan itibaren ona, hiç tereddüt etmeden, işimizi yaptığımızı, tüm bu kışkırtıcı söylemlerin ilişkilere çok zarar verdiğini düşündüğümü anlattım. Eğer anlayış varsa Türkiye’nin bu tavrından vazgeçmesi gerektiğine ve buradan küçük adımlar atılabileceğine inanıyorum. Ancak bir ülke diğerini askeri olarak bu şekilde doğrudan tehdit ettiğinde, o zaman yer yoktur. Ve bu, NATO içindeki müttefikler arasında daha da ciddi bir boyut kazanıyor. Bir NATO müttefikinin bir diğerini askeri harekatla tehdit etmesi kabul edilemez. Bu bizim ve NATO ortaklarımızın da kabul edemeyeceği bir şey. Herkes çıkıp bunun kabul edilemez olduğunu söyledi.”

Giorgos Kakusis: Sizi davet ederse Türkiye’ye gider misin? Sizi davet etti mi?

“Bu atmosfer varken ziyaretlerin faydalı olacağını düşünmüyorum”

Panagiotopulos: “Her iki taraftan da açık davet var ama size bir şey söyleyebilir miyim? Sosyal bir ziyarete gitmek için kendimi pek rahat hissetmiyorum. Bunun yerine karşılıklı ziyaretler. Ben gideyim, daha sosyal bir mahiyette gayrı resmi bir ziyaret için gelsin, bu devlet altında…

Giorgos Kakusis: …”Doğası gereği sosyal” mi? anlamamıza yardım edin. Sizi davet etti ve “yemek yiyelim” mi dedi?

Panagiotopulos: “Eşinle Ankara’ya gel yoksa ben de Yunanistan’a bir yere gelip buluşup daha iyi bir atmosfer yaratayım” dedi. Sanırım ona çok net bir şekilde cevap verdim, bu atmosfer varken, bu türden doğrudan tehditler varken, o zaman böyle bir sosyal etkinliğin pek bir faydası olacağını düşünmüyorum. Ancak bunun ötesinde, performans elde etmek için bu atmosfer, deyim yerindeyse “mikro atmosfer” gelişsin ve netice de olsun.

Güven Arttırıcı Önlemler, tartışılan ve aslında Türk tarafının itirazlarından biri olan başka bir konuya geçiyorum çünkü Yunanistan, tabiri caizse, bu süreci yeniden başlatmak için ‘yaratıcı bir tavır’ göstermiyor. Ama bu atmosfer varken, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden bir albay ile bir Yunan Albay’ı bir araya getirmenin ve diyelim ki, birbirinin askeri bandolarını değiş tokuş etmeyi tartışmanın ne anlamı var. Bu atmosfer iyileştirilmelidir. Doğrudan tehditlerle, bu kışkırtıcı söylemlerle bu durumu durdurmalı ve bundan sonra daha da ileri gitmeli, eğer daha ileri gidebilirsek.”

Anna Livathinu: Bu konuda kesinlikle haklısınız, ama Akar Bey şimdi çıkıp Sayın Bakanım size en azından başlangıç ​​için dostça gitmeniz için açık davet yaptığını ve kabul etmediğinizi söyleyebilir. Yani diyalog kuran ve iletişim kuran siz olmayabilirsiniz…

Panagiotopulos: “Bak, ben genelde kabul etmeyecek bir tip değilimdir. Bana bunu kimse söylemedi. Bence mesele, böyle bir hareketin gerçekleşmesi ve daha iyi bir yere gitmesi için doğru koşulları yaratmak. Yani, şimdi hayal edin, bir kez daha böyle bir teklif masada ve diyelim ki bir gece, diyelim ki bir gün içinde, geçmişte olduğu gibi, Türk uçakları Yunanistan toprakları üzerinde düzinelerce üst uçuş gerçekleştiriyor. Böyle etkili bir toplantı yardımcı olur mu? Kesinlikle hayır.”

Giorgos Kakusis: Akar da “bir gece geliriz” çizgisinde mi?

Panagiotopulos: “Bakınız, hiçbir Türk yetkilinin Erdoğan’ın çizgisi dışında olduğunu zannetmiyorum. Herkes Erdoğan çizgisinde, bir de seçim öncesi dönem var. Tabii birkaç gün önce Atina’da yapılan NATO üyesi ülkelerin Parlamentolar Arası Toplantısında bazı Türk Milletvekillerine vurgu yapma fırsatı bulduğum için bizim de bir ön seçim sürecimiz var. Oy toplamakla da ilgileniyoruz ve komşuya karşı kışkırtıcı söylemler, siyasi yelpazenin belirli alanlarından oy toplayabilir. Ama biz bu yolu bir işe yaramadığını düşündüğümüz için seçmiyoruz. Geçici olarak seçmen avcılığı yapabilir, ancak genel olarak herhangi bir fayda sağlamaz. En azından seçimlere kadar bu söylemde önemli bir değişiklik olmayacağını düşünmeme rağmen Türkiye’de de düşünmeleri iyi olur.”

Anna Livathinu: Seçim sonrası için sayın Bakan? Çünkü bazıları Türkiye Cumhurbaşkanı’nın saldırılarının seçimden sonra da durmayabileceğini, bu yanılsamayı sürdüreceğini söylüyor. Ne düşünüyorsun?

“Türkiye’nin genel stratejisinin değişmeyeceğini düşünüyorum”

Panagiotopulos: “Kuşkusuz, Türkiye’nin kapsamlı bir revizyonist duruş benimsediğini kabul edersek, o zaman seçimler, daha doğrusu Türkiye’deki seçim durumunun tamamlanması pek bir şeyi değiştirmeyecektir. Revizyonizm, bölgede bir şeyler başlatıyorum ve sahipleniyorum anlamına gelir. Bölgedeki statükoyu değiştirmek istiyorum. Bölgede kendi lehime başkalarının bölgesel egemenliğine meydan okuyorum vs. vs. Dolayısıyla, bu revizyonizm ruhuyla yönetildiği sürece Türkiye’nin genel stratejisinin değişmeyeceğini düşünüyorum. Ama şu anda revizyonizm saldırıyor. Bir Batı cephesinden saldırıyor. Ukrayna’da, Putin ve Rusya karşısında ifade edilince saldırıyor. Şu anda kafalarında revizyonist düşünceler olanların önlerinde çok birleşik bir cephe bulacaklarını düşünüyorum. Bu anlamda ben şahsen, Askeri Liderlik, tüm Silahlı Kuvvetler ve ülke korkmamalıdır. Ancak mücadele etmeye devam etmeliyiz.”

Giorgos Kakusis: Ama kaza her zaman istikrarsız faktördür…

Panagiotopulos: “Kaza gerçekten istikrarsız bir faktördür. Kaza genellikle kışkırtıcı söylemlerle teşvik edilir. Kaza, 2020 yazının denizde seferberliği gibi basın seferberliği ile teşvik ediliyor, Türk filosunun yarısı yarı Yunan filosunun karşısındaydı ve zaman geçtikçe sinirler daha da gerildi ve içeride denkleme girdi ve sonuçta ortaya çıkan tahriş ve yorgunluk. O zaman bir kaza şansı kesinlikle artar. Aynı şey, Ege’nin üzerinde, hava sahasında, ihlaller, ihlaller, üst uçuşlar vb. O zaman olasılıklar artar.”

Anna Livathinu: Konuştuğumuz şu an kaç ihlal var?

Panagiotopulos: “Size bir şey söyleyeyim mi? Artık saymayı bıraktık, önemli olduğunu sanmıyorum…”

Anna Livathinu: Saymayı durdurdunuz mu?

Panagiotopulos: “İstatistik çıkıyor anlamında sayıyoruz, ama mantıklı gelmiyor.”

Anna Livathinu: Ne demek istediğinizi anladım, bu kadar mı çok?

Panagiotopulos: Ne zaman bir ihlal olsa veya daha kötüsü bir üst uçuş sorunumuz olsa, Hava Kuvvetleri müdahale etmek için oradadır. Gerektiği kadar çok ve her zaman böyle olacak.”

Anna Livathinu: Ama anlıyoruz ki bunlar oldukça çok…

Panagiotopulos: “Oldukça çok, kesinlikle mürettebata, operatörlere, uçaklara yük oluyorlar, ancak egemenlik haklarımızı ihlal etmeye veya sorgulamaya yönelik her türlü girişimi püskürtmek Silahlı Kuvvetlerin görevi olduğu için orada olacağız. Bu bizim işimiz.”

Giorgos Kakusis: Erdoğan S-400’e çok para ödedi, “S-300’ler Yunanlılar’da da varken, S-400’ün hesabını neden benden istiyorsunuz” diye itiraz etti. Bu silah sistemi ile ne olacak? Bu silah sistemi kullanımdan kaldırılır mı, başkasına mı verilecek, bu bizde kalır mı? Kurmayların tavsiyeleri nelerdir, verirsek, herhangi bir şekilde Yunan Silahlı Kuvvetlerinin envanterinden çıkarılırsa, hemen değiştirmenin bir yolu var mı?

“S-300’ün S-400 ile aynı şey olmadığıdır”

Panagiotopulos: “Yapmam gereken ilk yorum, S-300’ün S-400 ile aynı şey olmadığıdır. S-400, teknolojik olarak çok daha gelişmiş bir sistem, yirmi yıl ileride. Elimizdeki S-300’lerden 20 yıl daha ileri teknoloji. Dolayısıyla bu, NATO ortaklarını, Amerikalıları çok daha fazla rahatsız ediyor, bu yüzden hatırlatırım, Türkiye’yi F-35 üretim programından çıkardılar. Bu arada başarılı olduk ve F-35 alım programına girdik, bu yüzden komşu ile güç ilişkilerinde de bir adım atıldığını düşünüyorum. Bir adım daha, çünkü tek adım bu değil. Şimdi de, kamusal alanda geliştiğini gördüğüm konuya, S-300 sistemini bizim Ukrayna’ya vermemiz olasılığına gelince. Bakınız şu ana kadar resmi bir teklif almadık. Tabii ki Ukraynalılar sordu. Yaklaşık bir ay önce Cumhurbaşkanı sayın Katerina Sakellaropulu’nun Kiev’e yaptığı ziyarette ona eşlik ettiğimde ve Ukrayna tarafıyla görüşmelerde bulunduğumuzda, bunu kendi kulaklarımla duyma ve Başkan Zelensky’nin kendisine yanıt verme fırsatım oldu. Cevabım, Hükümet adına, tabii ki Başbakan, kararlı ve değişmezdi ve halen de öyle. Ben de Yunanistan’ın şu anda belirli nedenlerle bazı silah sistemlerine ihtiyacı olduğunu, çünkü bir tehditle karşı karşıya olduğunu söyledim. O yüzden hiçbir şey yapmayacağız, bu tehdide karşı savunma düzenimizde herhangi bir gedik, en ufak bir boşluk yaratacak en ufak bir şey yapmaya niyetimiz yok.”

Giorgos Kakusis: Bu başka türlü de okunuyor, doğru anlaşmayla yapar mıdık?

“Teklifi görelim”

Panagiotopulos: “Doğru anlaşma hangisi? Bize S-300’den daha iyisini mi versinler? Eh, teklifi görelim. Acilen değiştirilebilir bir şey mi? Çünkü bu da önemli. İki yılda hazır olacak bir şeyi alacaksam şu an elimde olan bir şeyi vermekse hayır, kabul edilebilecek bir teklif değil. Ama her halükarda belirli nedenlerle savunma sistemimizi zayıflatacak hiçbir şey yapmayacağız. Bu nedenler atlandıysa, o başka bir konudur. Görüyorsunuz ama bize “bir gece geleceğiz” dedikleri eksik olmuyor ve Ukraynalılar bunu çok iyi anlıyor, diğerlerinden daha fazla. Başkan Zelensky’ye sordum, şu anda yaşadıklarınızla biri size “bir gece geleceğiz” dese ne yapardınız? Fazla ciddiye alacaksınız. Eh biz de ciddiye alıyoruz. Her halükarda, savunma düzenimizde bir değişiklik yok. Tüm bu sistemler, nereden gelirlerse gelsinler, belirli ihtiyaçlara hizmet etmek için belirli nedenlerle oradalar. Yani biz bu mantıktayız ve kalıyoruz. Ve bana BMP’lerden (Ukrayna’ya verilen hafif tanklar) vb. bahsetmeyin, şimdi o sohbete girmeyelim. Bunlar savunma dizilişimizi zayıflatmadı, aksine yaptığımız takasla galip çıktığımızı söyleyebilirim. Ve bunu tüm bu sistemleri çalıştıran tüm Subaylar daha iyi biliyorlar.”

Giorgos Kakusis: Askerlik  görev süresi: Süreyi artırmak için Kurmayların tavsiyelerini etkinleştirecek misiniz?

Panagiotopulos: “Bu konuşma henüz başlamadı. Burada, yalnızca geçen yıl kararlaştırdığımız bu hedeflenen süre indiriminin işe yarayıp yaramadığını değerlendiriyoruz. Yani Evros’ta (Meriç) ve sınırda dokuz ay, içerideki 12 aya tekabül ediyor. Bu, askere alınanları belirli alanlarda daha kısa bir süre hizmet etmeye teşvik etmek için yapıldı. Marjinal bir faydası oldu, etkileyici bir faydası olduğunu söyleyemem, yani adalardaki birliklerin sayısı, kadrosu artırılmadı. Şimdi değerlendirme yapıyoruz, görev süresinin artırılması konusunu gündeme getirmenin zamanı değil ve bundan sonraki süreçte de gündeme gelmeyeceğini düşünüyorum. Başka şeylerle ilgileniyoruz. Askere alınanlar için değil, personel için müdahalelerle ilgileniyoruz. Personel, önemli bir gecikmeden sonra şu anda üç Kuvvette de görev yapıyor…”

Giorgos Kakusis: Donanma personelinin seyrüseferler şdemelerini şimdi vereceksiniz…

Panagiotopulos: “Bakınız, bu Başbakanın bir beyanıydı ve verilecek.”

Anna Livathinu: Telefon dinleme ve gözetleme konusunda bu duyulanlar. Sizin görüşün nedir?

Giorgos Kakusis: Dün Kuvvet Komutanlarının isimlerini listede gördük…

Panagiotopulos: “O isimleri gördüm ama henüz bir listeye girmediğim için üzülmeli miyim merak ediyorum. Endişelenmeye başlıyorum… Ve bence her Pazar burada tarafsızlığıyla ünlü olmayan bir gazeteden daha da fazlasının bir listesi gün ışığına çıktığında, o zaman gerçekle örtüşmesi gerekmeyen bir bilgi boyutuna bürünüyor ve gidiyor. Siyasi izlenimler yaratıyor. Bir de ben size bir şey söyleyeyim, her pazar oluyor diyelim, gazetelerin Pazar günleri özel olarak verdiği bazı ek sayfaları hatırlattı bana. Her hafta bir sonrakini sabırsızlıkla bekliyoruz. Ancak bu, anladığınız gibi, durumu giderek daha az ciddi hale getiriyor. Tatsız bir olay, olmasaydı iyi olurdu ama bu saatten sonra kamuoyuna yansıyan hali beni ikna etmiyor diye düşünüyorum ve yakın gelecekte başka bir listede yer almaktan çekiniyorum.”

Giorgos Kakusis: İsminizi bir daha gördüğümüzde sizi arayacağız.

Panagiotopulos: “Haydi bakalım, endişelenmeye başladım.”

Kaynak : birlikgazetesi.org
Kaynak Sayfa : https://birlikgazetesi.org/bu-atmosfer-varken-ziyaretlerin-faydali-olacagini-dusunmuyorum/

beservis.com

Hakkında admin

Ayrıca Kontrol Edin

Sloga’nın efsane futbolcusu Adnan Zekir vefat etti

Kuzey Makedonya’nın en köklü kulüpleri arasında yer alan Sloga takımının eski başarılı futbolcularından biri olan …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir